O gece her şey olağandı aslında. Sessiz bir Antalya akşamında, mum ışığının yumuşak parıltısı odaları aydınlatıyordu. Ta ki o küçük alevin kontrolden çıkıp her şeyi sarmasına kadar...
Birdenbire. Aniden. Sanki bir rüyadan uyanır gibi. Çığlıklar, koşuşturmacalar ve o kesif duman kokusu. Muratpaşa ilçesinde bir dairede yaşanan yangın, sıradan bir akşamı tam bir kabusa çeviriverdi.
Komşular Kahraman Oldu
O anları yaşayanlar anlatıyor: "Önce dumanı gördük, sonra çığlıkları duyduk. Hiç düşünmeden koştuk. İnsan içgüdüsü işte." Komşuların hızlı müdahalesi olmasaydı, bu hikaye çok daha farklı bitebilirdi. Hepsi aynı şeyi söylüyor - "Elimizden geleni yaptık, o kadar."
Yangın söndürme ekipleri olay yerine ulaştığında manzara içler acısıydı. Dumanın yoğun olduğu dairede anne, küçük oğlu ve evin minik kedisi mahsur kalmıştı. Nefes almak giderek zorlaşıyordu.
Son Anda Kurtuldular
Şans eseri mi? Belki. Ya da komşuların kahramanlığı diyelim. Yangın ekipleri oksijen maskeleriyle içeri girdiğinde, aile üyeleri baygınlık geçirmek üzereydi. Onları dışarı çıkardıklarında herkes derin bir nefes aldı - hem gerçek hem de mecazi anlamda.
O küçük mum. Belki de romantik bir akşam için yakılmıştı. Ama işte böyle. Küçük şeyler büyük felaketlere dönüşebiliyor. Yangın söndürüldü, ev hasar gördü ama can kaybı yaşanmadı. Aslında her şeyden önemlisi bu değil mi?
Antalya'da yaşanan bu olay hepimize bir kez daha hatırlattı: Ev kazaları sandığımızdan daha tehlikeli. Mum, ocak, priz... Günlük hayatın sıradan nesneleri bir anda hayatımızı tehlikeye atabiliyor.
O aile şimdi ne mi yapıyor? Hayata tutunmanın verdiği o garip duyguyla - hem şaşkın hem de minnettar. Çünkü biliyorlar ki, o gece her şey çok daha kötü bitebilirdi.