
O gece her şey bir anda oldu. Bir anda çığlıklar, bir anda alevler, bir anda biten hayatlar... Ve şimdi, o korkunç gece kulübü yangınından geriye kalan tek şey: dayanılmaz bir acı ve cevapsız kalan onlarca soru.
Beşiktaş Belediye Binası'nın önünde cumartesi akşamüstü olağandışı bir sessizlik hüküm sürüyordu. Otuza yakın insan -kadın, erkek, genç, yaşlı- yere oturmuş, ellerinde taşıdıkları fotoğraflara bakıyorlardı. Kaybettikleri sevdiklerinin fotoğraflarıydı bunlar. Kimi gülümsüyordu resimlerde, kimi ciddi bakıyordu, hepsi bir zamanlar nefes alan, hayalleri olan insanlardı.
«Adalet istiyoruz!» diye haykırmıyorlardı. Çığlık atmıyor, sloganlar söylemiyorlardı. Sadece oturuyorlardı. Sessizce. Bu sessizlik, en gürültülü protestolardan daha çok şey anlatıyordu aslında. Kayıplarının arkasındaki hikayenin tamamen aydınlatılmasını, sorumluların en kısa sürede belirlenmesini istiyorlardı. Yangının nasıl çıktığı, neden bu kadar çok can aldığı, işletmenin güvenlik önlemlerinin yeterli olup olmadığı gibi soruların peşindeydiler.
Yürekleri Yaralı Sorular
Orada, o soğuk kaldırımda, en çok duyduğum şey şuydu: "Neden?" Neden bizim çocuğumuz? Neden önlem alınmadı? Neden bu kadar hızlı yayıldı alevler? Cevabını kimsenin veremediği onlarca "neden".
Eylem sırasında polis ekipleri de olay yerindeydi fakat herhangi bir müdahalede bulunulmadı. Protestocuların sessiz ve sakin tutumu dikkat çekiciydi. Acılarını bir kez daha tazelemek, toplumun ve yetkililerin dikkatini bir kez daha bu trajediye çekmek istiyorlardı. Belki de en önemlisi, bir daha böyle bir facianın yaşanmaması için gereken derslerin çıkarılmasını talep ediyorlardı.
İnsan ister istemez düşünmeden edemiyor: Kaç can daha yanacak? Kaç aile daha bu şekilde kaldırımlara oturacak? Güvenlik denetimleri yeterince sıkı ve etkili yapılıyor mu? Bu sorular, sadece oradaki ailelerin değil, hepimizin sorması gereken sorular.
Otel girişindeki yangın, sadece bir bina ve içindeki eğlence yerini kül etmekle kalmadı; onlarca ailenin geleceğini, umutlarını ve en değerli varlıklarını da alıp götürdü. Ve o aileler şimdi, adaletin tecelli etmesi için sessizce nöbet tutmaya devam ediyor. Toplum olarak onları duymak, anlamak ve bu trajediden ders çıkarmak zorundayız.