Gökyüzü turuncuya boyanmıştı. Dumanın kesif kokusu her yeri sarmıştı adeta. Biga'da bir mahallede başlayan yangın, dakikalar içinde komşu evlere sıçradı. İnsanların yıllarca emek verip yuva kurdukları mekanlar, bir anda alev topuna dönüştü.
İtfaiye ekipleri olay yerine hızla ulaştı tabii ki. Ama alevler öyle bir yayılmıştı ki, müdahale etmek neredeyse imkansızlaşıyordu. Su hortumlarından fışkıran sular, yangının karşısında yetersiz kalıyor gibiydi. Sanki ateş kendi canlı bir varlıkmışçasına, her köşeye yayılıyordu.
Yangının Yol Açtığı Yıkım
Mahalle sakinleri şaşkın ve çaresiz. Kimi eşyalarını kurtarmaya çalışıyor, kimi de sevdiklerinin güvende olduğundan emin olmak için koşturuyor. O anki karmaşayı, paniği tarif etmek gerçekten zor. İnsan hayatında böyle anlar var işte - ne yapacağını şaşırıyorsun.
Yangının çıkış sebebi henüz netlik kazanmış değil. Belki bir dikkatsizlik, belki de elektrik kontağı. Ama şu an için önemli olan, can kaybının olmaması. Mal kaybı telafi edilebilir belki, ama canlar asla.
Biga'da Hüzün Hakim
Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte yangının bıraktığı enkaz daha net görülüyor. Yıllarca insanların hayatlarını sürdürdüğü evlerden geriye sadece yanmış duvarlar ve kül yığınları kalmış. Komşular birbirine destek olmaya çalışıyor - dayanışmanın en güzel örneklerini sergiliyorlar aslında.
Yetkililer bölgede incelemelerini sürdürüyor. Yangının teknik sebebi araştırılırken, bir yandan da mağdur aileler için yardım çalışmaları başlatıldı. Belediye ve sivil toplum kuruluşları devreye girdi bile.
Bu tür olaylar insana şunu hatırlatıyor: Hayat ne kadar kırılgan aslında. Bir anda her şeyini kaybedebiliyorsun. Ama umut var - yeniden inşa etmek, yeniden başlamak mümkün. Bigalılar da bunu yapacak eminim.