
Haber geldiğinde gün batımına yaklaşıyorduk ve her şey sakin görünüyordu. Ta ki Denizli'nin Beyağaç ilçesindeki ormanlık alandan dumanlar yükselene kadar. Aniden başlayan bu ateş çemberi, inanılmaz bir hızla yayılmaya başladı adeta.
Rüzgar—o güçlü, amansız rüzgar—ateşi bir meşale gibi taşıdı. Ve bir oldu bittiyle Aydın'ın Karacasu ilçesi sınırlarına kadar ulaştırdı. İki ilin itfaiye ekipleri, belki de yılın en zorlu mücadelelerinden birine anında girdiler.
Yoğun Müdahale ve Sevk Edilen Ekipler
Olay yerine—inanılmaz bir hızla—6 arazöz, 2 su tankeri ve 1 ilk müdahale aracı sevk edildi. Ekipler, alevlerle boğuşurken bir yandan da rüzgarın kaprislerine karşı strateji geliştirmek zorundaydı. Yangının ne tarafa sıçrayacağını kestirmek neredeyse imkansızdı.
Bölge sakinleri ise tedirgin. Evlerine, bahçelerine, yıllardır büyüttükleri ağaçlara ne olacak diye bakakaldılar. O anki çaresizlik hissi—gerçekten—tarif edilemez.
Hava Araçları Devrede
Karadan yapılan müdahaleye havadan destek verilmesi gündeme geldi hemen. Hava koşullarının uygun olması durumunda yangın söndürme uçaklarının da bölgeye intikal edeceği bildirildi. Çünkü bazen yerden yapılan müdahale yetmiyor; gökyüzünden inen bir su damlası her şeyi değiştirebiliyor.
Şu an itibarıyla yangının kontrol altına alınması için çalışmalar aralıksız sürüyor. Ekiplerin özverisi gerçekten takdire şayan. İnsan ister istemez düşünüyor: Doğa bir kez daha kendi gücünü mü gösteriyor, yoksa bu bir ihmalin, dikkatsizliğin sonucu mu?
Son durumla ilgili yetkililerden resmi bir açıklama bekleniyor. Umarız en kısa sürede yangın tamamen söndürülür ve kimsenin canı ya da malı zarar görmez. Ormanlarımız—nefes aldığımız, sığındığımız o yeşil alanlar—kıymetini bir kez daha hatırlatıyor bize.