O gece her şey normal başlamıştı. Gaziosmanpaşa'nın o her zamanki kalabalık caddesinde, kimse birkaç dakika sonra yaşanacakları tahmin edemezdi. Birdenbire, park halindeki minibüsten yükselen dumanlar, sıradan bir akşamı tam bir kaosa dönüştürdü.
Alevler öyle hızlı yayıldı ki, göz açıp kapayıncaya kadar minibüsü sardı. İşte o an her şey kontrolden çıktı. Yangın, rüzgarın da etkisiyle hemen yandaki binalara sıçradı - tam iki bina birden tehlike altına girdi.
Panik Anları ve İtfaiyenin Zorlu Mücadelesi
Ortalık bir anda karıştı. İnsanlar sokaklara doluştu, bağrışmalar, koşuşturmalar... Yangın sirenleri tüm mahalleyi inletiyordu. İtfaiye ekipleri olay yerine varır varmaz adeta bir zaman yarışı başlattı. Su hortumlarını yangına yönelttiler, ama alevler inatçıydı. Sanki her söndürdüklerinde yeniden canlanıyorlardı.
Binalardan birinin cephesi ciddi şekilde zarar gördü - duvarlar kararmış, camlar patlamıştı. Diğer binanın giriş katı da nasibini aldı maalesef. Yangının yayılma hızı gerçekten ürkütücüydü.
Şans Eseri Can Kaybı Yok
Aslında düşününce, bu kadar büyük bir yangında can kaybı yaşanmaması büyük şans. Minibüs tamamen kullanılamaz hale gelmiş olsa da, en azından kimse yaralanmadı. Binalardaki insanlar da zamanında tahliye edilmiş.
Yangın çıktığı sırada minibüste kimse yokmuş - bu da ayrı bir şans tabii. Yoksa durum çok daha vahim olabilirdi. İtfaiye ekipleri, yangının elektrik kontağından kaynaklanmış olabileceğini düşünüyor. Kesin nedenini ise yapacakları inceleme gösterecek.
Olay yerine gelen vatandaşlar ise hala şoktalar. "Bir anda her yer alev oldu," diyor bir tanesi, "daha önce böyle bir şey görmemiştim." Başka bir komşu da, "Binaların tamamen yanmasından korktuk," diye ekliyor.
İtfaiye ekipleri yangını tamamen kontrol altına alana kadar neredeyse bir saat geçti. Soğutma çalışmaları ise daha uzun sürdü. Şimdi asıl soru: Böyle bir yangın bir daha yaşanmaması için ne gibi önlemler alınmalı? Bu, hepimizin düşünmesi gereken bir konu.
