
Washington ve Caracas arasındaki diplomatik kriz, artık barut kokan bir hal aldı. Öyle ki, uzmanlar iki ülkenin son yirmi yılın en tehlikeli dönemecinden geçtiğini söylüyor – ve her şey, Guyana'nın tartışmalı Esequibo bölgesi etrafında dönen gerilimle başladı.
Trump yönetimi, geçtiğimiz hafta içinde hiç beklenmedik bir hamle yaparak Venezuela'ya karşı 'Savaş Bakanlığı' olarak anılan birimleri devreye soktu. Resmi olarak deklare edilmemiş olsa da, askeri hareketlilik ve diplomatik mesajlar oldukça net: ABD, Maduro rejimine karşı eskiye oranla çok daha agresif bir tutum içinde.
Peki Neden Şimdi?
Venezuela'nın, Guyana’ya ait olan ancak tarihsel olarak Caracas’ın hak iddia ettiği Esequibo bölgesinde askeri varlığını artırması, kıvılcımı çakan esas etken oldu. Bölge, zengin petrol ve doğal kaynak rezervleriyle biliniyor. Venezuela Devlet Başkanı Nicolás Maduro’nun bölgeyi “bir daha asla terk etmeyeceğiz” açıklaması, uluslararası toplumda şok etkisi yarattı.
ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan gelen ilk yanıt oldukça sert oldu: “Venezuela’nın Guyana’nın toprak bütünlüğünü tehdit eden herhangi bir hamlesi kabul edilemez.” denildi. Ardından, Savunma Bakanlığı’na bağlı birimlerin devreye girdiği ve bölgeye yönelik askeri stratejileri yeniden gözden geçirdiği iletildi.
Trump'ın Stratejisi Ne Anlama Geliyor?
Donald Trump’ın başkanlığı dönemindeki “maksimum baskı” politikasının bir benzeri şu an uygulanıyor olabilir. O dönemde Venezuela’ya yönelik ekonomik yaptırımlar hatırı sayılır düzeyde artırılmıştı. Şimdiyse işin içine askeri planlama da katılmış durumda.
Beyaz Saray danışmanlarından birinin isimsiz açıklaması çarpıcı: “Tüm seçenekler masada. Venezuela’nın komşu bir ülkenin topraklarını ilhak girişimi ciddiye alınmalı.” Bu, askeri müdahale olasılığının hiç de düşük olmadığını gösteriyor.
Öte yandan, Rusya ve Çin’in Venezuela’ya verdiği destek de işleri karmaşık hale getiriyor. Moskova’nın Caracas’a askeri danışmanlık sağladığı ve hatta hava savunma sistemleri konuşlandırdığı biliniyor. Yani, olası bir çatışma sadece bölgesel değil, küresel sonuçlar doğurabilir.
Peki Ya Sonra?
Venezuela ordusunun sınır bölgelerine kaydırdığı tanklar ve askeri birlikler, durumun ne denli ciddi olduğunu gözler önüne seriyor. Guyana ise hem ABD hem de Birleşik Krallık’tan destek istedi. Uluslararası Adalet Divanı konuya müdahil olmuş olsa da, silahlı çatışma olasılığı giderek artıyor.
Trump’ın seçim döneminde dış politikada “güç gösterisi” yapma eğilimi, bu krizi daha da tehlikeli kılıyor. Tıpkı bir satranç tahtasında ileri hamle yaparcasına, her adım bir sonrakini zorunlu kılıyor.
Kısacası, Latin Amerika’da savaş tam anlamıyla kapıda. Ve dünya, ne yazık ki bu gerilimi izlemekten başka bir şey yapmıyor.