
Rabat'ın göbeğinde, öğle sonrasının o bunaltıcı sıcağına inat, insan seli hiç durmak bilmedi. Sanki tüm şehrin nabzı, tek bir yürek atışı için orada atıyordu. Filistin için, özgürlük için, insanlık onuru için...
Ellerde dalgalanan Filistin bayrakları, adeta kan kırmızısıyla yazılmış bir destanı haykırıyordu. 'Özgür Filistin', 'Zalime ölüm' naraları, Arapça sloganlarla birlikte semaya yükseldi. Öyle bir coşkuydu ki, duyan herkesi içine çekiyor, tarifsiz bir kolektif ruh hali yaratıyordu.
Kalabalığı oluşturanlar inanılmaz derecede çeşitliydi. Genç-yaşlı, kadın-erkek, öğrenciler, aktivistler, sıradan vatandaşlar... Hepsi, insanlığın ortak vicdanı adına tek bir vücut olmuştu. Kimi ağlıyordu, kimi öfkeyle haykırıyordu. Ama hepsinin yüzündeki ifade aynıydı: Yeter artık!
Bu, sadece bir protesto değil, aynı zamanda Arap dünyasının sessiz çığlığının somut bir tezahürüydü. Fas'tan yükselen bu ses, komşu ülkelere de bir mesaj niteliğindeydi: 'Biz buradayız ve asla unutmayacağız, unutturmayacağız.'
Göstericilerden biri, 'Bu bir insanlık dramı. Sessiz kalmak suça ortak olmaktır,' derken, bir diğeri 'Artık kan durmalı. Dünya bu zulme seyirci kalamaz,' diye ekliyordu. Hisler ortak, acı ortak, talep ise net: Adalet ve özgürlük.
Ortadoğu'da kan akmaya devam ederken, Rabat'tan yükselen bu barışçıl ve kararlı ses, umudu yeşertmeye devam ediyor. Bugün Fas, yarın belki başka bir başkent... Ta ki özgürlük rüzgârı Filistin topraklarında essin.