
O kürsüde daha önce pek çok konuşma yapıldı ama hiçbiri bugünkü kadar çığlık gibi yankılanmadı. BM Güvenlik Konseyi'nin o meşhur salonunda, adeta zaman dondu. Delegelerin nefesini tuttuğu o anlarda, tarihi bir ayaklanma filizlendi.
Kimse beklemiyordu aslında. O bildik diplomatik jargonun dışına çıkan cesur sesler, salonu sarstı. "Artık yeter!" diyen o pervasız çıkış, sanki yıllardır biriken öfkenin patlamasıydı.
Kırılma Noktası: Sessizlik Zinciri Kırıldı
Toplantı başladığında her şey normal görünüyordu. Ta ki bir delegasyonun söz alıp "Bu insanlık dramına seyirci kalamayız" demesine kadar. İşte o an, her şey değişti. Sanki buzlar kırılıyordu.
Peş peşe gelen konuşmalar, adeta domino etkisi yarattı. Önce bir ülke, sonra diğeri... Derken "Gazze'yi kurtaralım" çağrısı salonda yankılandı. O anı görenler, "tarihe tanıklık ettik" diyor şimdi.
Diplomasinin Yeni Yüzü: Cesaret mi, Çılgınlık mı?
Peki neydi bu kadar etkili kılan bu çıkışı? Belki de samimiyetiydi. O kürsüde genellikle duyduğumuz diplomatik nezaketin aksine, bu kez yürekten gelen bir ses vardı. İnsani yardımın aciliyetini vurgulayan o sözler, gerçekten içten geliyordu.
Kimileri "riskli bir hamle" diye yorumlarken, kimileri de "diplomaside yeni bir sayfa" olarak görüyor bu gelişmeyi. Kesin olan bir şey var: artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
- BM tarihinde benzeri görülmemiş bir dayanışma örneği
- Gazze için acil insani yardım çağrıları
- Uluslararası toplumun tutum değişikliği
- Diplomaside yeni bir dönemin başlangıcı
Peki Ya Sonrası? İşler Değişecek mi?
Asıl mesele şu: Bu tarihi ayaklanma somut sonuçlar getirecek mi? Yoksa sadece iyi niyetli sözler mi kalacak? Uzmanlar ikiye bölünmüş durumda. Bazıları "artık geri dönüş yok" derken, diğerleri "bekleyip görelim" diye temkinli.
Ancak şu kesin: BM koridorlarında yankılanan o ses, bir şeyleri harekete geçirdi. Belki de en önemlisi, umudu yeniden canlandırdı. Gazze için yeni bir sayfa açılabilir mi? Kim bilir...
Son söz: Bazen en resmi mekanlarda bile, insanlığın sesi duyulabiliyor. Bugün o günlerden biriydi.