Tarih adeta nefesini tutmuştu. Öyle ya, tam beş asır sonra ilk defa böyle bir şey yaşanıyordu. İngiltere Kralı III. Charles, Vatikan'ın o meşhur salonlarında Papa Francis'le yan yana duruyor, birlikte dua ediyorlardı. Kim derdi ki bu anı göreceğiz?
Aslında düşününce... Tarih kitaplarında okuduğumuz o kanlı bölünmeler, Katolik ve Anglikan kiliseleri arasındaki derin uçurum - hepsi sanki dün gibiydi. Ama işte, zaman değişiyor. Değişmek zorunda kalıyor belki de.
Tarihi Anlar: El Sıkışma ve Dua
Salı günü öğleden sonra... Vatikan'ın o bildik avlusunda bir hareketlilik. Basın fotografları çekmek için adeta birbiriyle yarışıyor. Sonra o an geliyor - iki lider, sadece bir el sıkışmanın çok ötesinde bir jestle birbirlerine yaklaşıyor. Gözlerinde samimiyet var, gerçekten.
Şunu itiraf etmeliyim: Beklediğimden çok daha sıcak bir ortamdı. Resmiyetten uzak, samimi - neredeyse iki eski dostun buluşması gibiydi. Papa'nın o bilindik sıcak gülümsemesi, Kral'ın içten tavrı... İnsan "Acaba tarih yanılıyor muydu?" diye düşünmeden edemiyor.
Beş Asırlık Yolculuk
1534 yılı... VIII. Henry'nin Papa'dan boşanma iznini alamayınca kendi kilisesini kurması. O andan itibaren sanki arada görünmez bir duvar örülmüştü. Yıllar geçti, yüzyıllar... İki taraf da birbirine mesafeli durdu. Ta ki bugüne kadar.
Aslında bu buluşma tam bir sürpriz de sayılmazdı. Kral Charles, tahta çıkmadan önce de farklı inançlar arasında köprü kurmaktan yana olduğunu defalarca dile getirmişti. Ama bunu gerçekten yapabilecek miydi? İşte cevap Vatikan'da verildi.
Dini Tarihte Yeni Bir Sayfa
Uzmanlar ne diyor peki? Bazıları "tarihi bir adım" diye nitelendiriyor bu buluşmayı. Diğerleri ise "sembolik ama güçlü bir mesaj" olarak görüyor. Bence her ikisi de haklı. Çünkü bu sadece iki liderin buluşması değil - iki geleneğin, iki farklı dünyanın buluşması.
Dua anı özellikle dikkat çekiciydi. Farklı ayinlere, farklı geleneklere sahip olsalar da aynı Tanrı'ya yönelmişlerdi. Belki de önemli olan da buydu. Ayrıntılar değil, öz...
Görüşme sonrası açıklamalarda - her iki taraf da diyaloğun öneminden bahsetti. Küresel sorunlar, iklim değişikliği, yoksulluk... Bunlar için birlikte çalışmanın gerekliliğini vurguladılar. Sanki "Artık eski kavgaları bir kenara bırakma zamanı" diyorlardı.
Geleceğe Dair
Peki ya bundan sonra? Bu buluşma sadece bir kerelik bir jest mi olarak kalacak, yoksa gerçek bir diyaloğun başlangıcı mı? Bence ikincisi. Çünkü dünya artık eskisi gibi değil. İnsanlar - inançlar ne olursa olsun - bir arada yaşamanın yollarını arıyor.
Kral Charles'ın bu ziyareti belki de buzları eriten ilk adımdı. Ardından neler gelecek kim bilir? Belki ortak projeler, belki dini liderlerin daha sık bir araya gelmesi... Zaman gösterecek.
Bir gazeteci olarak şunu söyleyebilirim: Tarihe tanıklık etmek böyle bir şey olsa gerek. Beş yüz yıl sonra gelen bu barış mesajı, sadece dini çevrelerde değil - tüm dünyada yankı bulacak gibi görünüyor. Ve haklı olarak...