Dünya edebiyat sahnesinde bugünlerde konuşulan isim Mozambikli yazar Mia Couto oldu. Ancak bu kez edebi başarısından ziyade, siyasi bir hamlesiyle gündeme geldi. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu'ya gönderdiği o tebrik mesajı, uluslararası camiada adeta bomba etkisi yarattı.
Portekizli usta yazar António Lobo Antunes'in geçici Nobel ödülünü devralan Couto'nun bu hareketi, kimilerine göre cesur bir barış girişimi, kimilerine göreyse tam bir hayal kırıklığı.
Nobel Jürisi Şaşkın, Dünya Kamuoyu İkiye Bölündü
Gazze'de devam eden insani kriz ve artan savaş suçu iddiaları ortamında, Couto'nun bu beklenmedik çıkışı Nobel komitesini bile hazırlıksız yakalamış görünüyor. İsrail'in son dönemdeki askeri operasyonlarına rağmen gelen bu destek mesajı, pek çok çevrede anlamlandırılamıyor.
Aslında Couto, mektubunda barış vurgusu yapıyor. Ama işte o meşhur 'ama' burada devreye giriyor. Netanyahu hükümetinin politikalarıyla barış kelimesi aynı cümlede kulağa ne kadar inandırıcı geliyor, orası tartışmalı.
Edebiyat Dünyasından Sessiz Sedasız Tepkiler
Enteresandır, uluslararası edebiyat camiasından gelen tepkiler oldukça mutedil. Sanki herkes olan biteni anlamaya çalışıyor gibi. Belki de Couto'nun arka planda yürüttüğü diplomatik bir girişim vardı, kim bilir?
Mozambik'ten çıkıp dünya edebiyatında sivrilen bir yazarın bu tür siyasi hamleleri aslında yeni değil. Ancak zamanlama gerçekten ilginç. Ortadoğu'da yangın yerine dönen bir bölge ve savaş suçu iddialarıyla anılan bir lidere tam da bu sırada destek mesajı...
Bazı çevrelerse Couto'nun bu hareketini 'cesur bir barış girişimi' olarak yorumluyor. Belki de köprüleri yakmak yerine, konuşmayı sürdürmek gerekiyordur. Ama Gazze'deki durumu düşününce, bu tebriğin ağırlığını hissetmemek mümkün değil.
Sonuç: Edebiyat ve Siyasetin İlginç Kesişimi
Ortada net olan bir şey var: Nobel ödüllü bir yazarın bu beklenmedik çıkışı, edebiyat ve siyasetin nasıl iç içe geçebileceğini bir kez daha gösterdi. Couto, romanlarındaki gibi gerçek hayatta da sürpriz yapmayı başardı.
Peki bu hamle barışa katkı sağlayacak mı? Yoksa sadece sembolik bir jest mi? Sanırım bunun cevabını zaman gösterecek. Ama şu an için, uluslararası diplomasinin ne kadar karmaşık ve öngörülemez olabildiğini bir kez daha görüyoruz.