AB Çin'e Olan Ham Madde Bağımlılığından Kurtulmak İçin Kritik Hamle! İşte Detaylar
AB Çin'e Olan Ham Madde Bağımlılığını Azaltıyor

Avrupa Birliği, ekonomik güvenliği konusunda adeta bir uyanış yaşıyor. Son yıllarda yaşanan tedarik zinciri krizleri ve jeopolitik gerilimler, Brüksel'deki yetkilileri harekete geçmeye zorladı. Özellikle Çin'den gelen kritik ham maddelere olan bağımlılık, artık kabul edilemez bir risk olarak görülüyor.

Peki ne yapacaklar? Aslında cevap basit: Ya çeşitlendireceksiniz ya da kaynak yaratacaksınız. AB de tam olarak bu ikili stratejiyi benimsemiş durumda. Bir yandan diğer ülkelerle ticari anlaşmalar masaya yatırılırken, diğer yandan kıta içinde yeni maden projeleri ve geri dönüşüm yatırımları hız kazanıyor.

Kritik Hammaddeler Listesi Genişliyor

AB'nin 'kritik' olarak sınıflandırdığı ham maddelerin sayısı giderek artıyor - ki bu hiç şaşırtıcı değil. Lityum, kobalt ve nadir toprak elementleri gibi maddeler olmadan, modern teknoloji diye bir şeyden bahsetmek mümkün değil. Elektrikli araçlardan rüzgar türbinlerine, cep telefonlarından savunma sistemlerine kadar her şey bu malzemelere muhtaç.

Ve işin acı gerçeği şu: Çin, bu alanda neredeyse tekel konumunda. Mesela nadir toprak elementlerinin işlenmesinde %90'lık bir pazar payına sahip. Bu oran, herhangi bir ekonomistin tüylerini diken diken etmeye yeter de artar bile!

Stratejinin Ana Hatları

  • Tedarik kaynaklarını çeşitlendirmek için Latin Amerika ve Afrika ülkeleriyle yeni ortaklıklar kurulması
  • AB içinde madencilik projelerinin önündeki bürokratik engellerin azaltılması - ki bu hiç kolay olmayacak
  • Geri dönüşüm teknolojilerine yapılacak yatırımların artırılması
  • Stok yönetimi ve erken uyarı sistemlerinin güçlendirilmesi

Bu planlar kulağa hoş geliyor, değil mi? Ama uygulamaya gelince işler biraz karışıyor. Çevre standartları, yerel halkın tepkisi ve yatırım maliyetleri gibi engeller aşılması gereken büyük zorluklar.

Aslında mesele sadece ekonomi de değil. Brüksel'deki yetkililer, ham madde güvenliğini artık ulusal güvenlik meselesi olarak görüyor. Sonuçta, askeri techizat üretemeyen bir ülke ya da birlik, savunmasız demektir.

Yeşil Dönüşümün Karanlık Yüzü

İronik olan şu: AB'nin yeşil enerjiye geçiş hedefleri, tam da bu ham madde bağımlılığını daha da kritik hale getiriyor. Bir rüzgar türbininin inşası için gereken nadir toprak elementleri olmadan, iklim hedeflerine ulaşmak neredeyse imkansız.

Yani aslında iki farklı politika çakışıyor: bir yanda iklim değişikliğiyle mücadele, diğer yanda ekonomik bağımsızlık. Ve Brüksel, bu ikisini dengelemek zorunda. Zor iş!

Peki Çin bu gelişmelere nasıl tepki verir? Bu sorunun cevabını zaman gösterecek. Ancak bir şey kesin: Küresel tedarik zincirleri, önümüzdeki yıllarda çok daha karmaşık ve politik bir hal alacak.

AB'nin bu hamlesi, sadece bir ekonomik stratejiden ibaret değil. Adeta bir 'jeopolitik uyanış'ın göstergesi. Ve bana kalırsa, diğer ülkeler de benzer adımlar atmak zorunda kalacak. Çünkü küreselleşme artık eskisi kadar 'güvenli' görünmüyor.