
Küresel ekonomideki rüzgarlar değişirken, Çinli sanayi devlerinin rotası giderek daha fazla Türkiye'ye çevriliyor. Son dönemde yaşanan tedarik zinciri sıkıntıları ve jeopolitik gerilimler, bu dev oyuncuları yeni arayışlara itti. Ve görünen o ki, Türkiye onlar için sadece bir pazar değil, çok daha stratejik bir üs haline geliyor.
Kim derdi ki, birkaç yıl öncesine kadar uzak bir ihtimal gibi görünen şey, bugün somut görüşmelere dönüşecek? İşte tam da bu noktadayız. Çin'in önde gelen firma temsilcileri, son altı ay içinde Türkiye'ye adeta akın etti. Ankara ve İstanbul ofislerinde yapılan görüşmelerde masaya yatırılan tek bir konu vardı: Yerel üretim.
Neden Şimdi? Neden Türkiye?
Aslında cevap oldukça net. Dünya artık eskisi gibi değil. Pandemi döneminde yaşanan tıkanmalar, Çin'den Avrupa'ya uzanan lojistik hatlarının ne kadar kırılgan olabildiğini acı bir şekilde gösterdi. Sonrasında başlayan Rusya-Ukrayna savaşı ise bu kırılganlığı iyice su yüzüne çıkardı. Avrupa'nın enerji arz güvenliği konusundaki endişeleri, tedarik zincirlerini yeniden düşünmelerine neden oldu.
Çinli şirketler için bu durum, 'ya hep ya hiç' tarzı bir risk yönetimi gerektiriyor. Tek bir coğrafyaya bağımlı kalmak artık lüks değil, aksine büyük bir handikap. İşte tam da bu noktada Türkiye, eşsiz bir konumla öne çıkıyor. Hem Avrupa'ya hem de Orta Doğu ve Afrika'ya açılan bir kapı olması, onu vazgeçilmez kılıyor. Üstelik nitelikli iş gücü, gelişmiş lojistik altyapısı ve son dönemde attığı önemli sanayi adımlarıyla...
Hangi Sektörler Ön Planda?
Peki hangi alanlarda yatırım yapmayı düşünüyorlar? Görünen o ki, öncelikli hedef elektronik, otomotiv yan sanayi ve yenilenebilir enerji ekipmanları sektörleri. Özellikle batarya üretimi ve güneş paneli teknolojileri konusunda ciddi planların olduğu konuşuluyor. Tabii bir de tekstil makinaları var. Çin, bu alandaki üretim kabiliyetini Türkiye üzerinden Avrupa'ya taşımayı hedefliyor olabilir.
Ankara'daki bir bürokratın dediği gibi, "Artık 'Çin malı' etiketi, Türkiye topraklarında basılmaya hazırlanıyor". Bu, ülkemiz için sıradan bir yabancı yatırımdan çok daha fazlası anlamına gelebilir. İstihdamdan teknoloji transferine, ihracattan know-how kazanımına kadar uzanan geniş bir yelpazede etkileri olacak.
Kısacası, Çin'in küresel üretim haritası yeniden çizilirken, Türkiye bu haritada giderek daha kalın çizgilerle yer almaya başlıyor. Önümüzdeki bir yıl, bu planların ne ölçüde hayata geçeceğini gösterecek. Bekleyip göreceğiz.