İstanbul'da suyun nabzını tutan barajlar, kasım ayının ilk günlerinde nefesleri kesiyor. Dört bir yanımızı saran beton yığınları arasında, şehrin hayat damarı olan su kaynaklarının durumu ise oldukça kritik bir seviyede seyrediyor.
İSKİ'nin 4 Kasım tarihli güncel verilerine göre, İstanbul'un barajlarındaki doluluk oranı yüzde 38.79 olarak ölçülmüş. Bu rakam, geçen yılın aynı dönemindeki yüzde 44.68'lik oranın oldukça altında kalıyor. Yani şehir, geçtiğimiz yıla kıyasla ciddi bir su sıkıntısıyla karşı karşıya.
Barajlar Tek Tek Ele Alındığında
Ömerli Barajı yüzde 36.33 ile neredeyse üçte birini doldurmuş durumda. Peki ya diğerleri? Sazlıdere yüzde 27.45'te kalmış ki bu gerçekten endişe verici. Büyükçekmece ise yüzde 39.71 ile ortalamanın biraz üstünde performans sergiliyor.
İstanbul'un su ihtiyacını karşılayan diğer önemli kaynaklar ise şöyle:
- Alibey Barajı: %31.12
- Terkos: %41.92
- Darlık: %45.89
- Elmalı: %43.15
- Kazandere: %19.67
- Pabuçdere: %5.73
Gördüğünüz gibi, bazı barajlarımız neredeyse dibe vurmuş durumda. Pabuçdere'nin yüzde 5'lik doluluk oranı, aslında durumun vahametini gözler önüne seriyor.
Peki Bu Rakamlar Ne Anlama Geliyor?
Geçen yıl bu zamanlar barajlarımız yüzde 44 dolulukla idare ediyordu. Şimdiyse yüzde 38 seviyelerindeyiz. Aradaki fark belki küçük gibi görünebilir ama aslında milyonlarca metreküp su demek. İstanbul gibi devasa bir şehir için her damlanın kıymetini bilmek zorundayız.
Melen ve Yeşilçay regülatörlerinden sağlanan su miktarı da durumu kurtarmaya yetmiyor. Yağışların azlığı, tüm sistemi olumsuz etkiliyor.
Hava durumu uzmanları önümüzdeki günlerde yağış beklentisi verse de, bu yağışların barajlara ne kadar katkı sağlayacağı meçhul. Zira şehirleşmenin getirdiği betonlaşma, yağmur sularının toprağa karışmasını engelliyor.
Sonuç olarak, İstanbul'un su meselesi sadece rakamlardan ibaret değil. Bu, hepimizin günlük hayatında alacağı küçük tedbirlerle çözülebilecek bir sorun. Muslukları kapatmak, damlatan vanaları tamir ettirmek, bulaşık ve çamaşır makinelerini tam dolu çalıştırmak... Bunlar küçük adımlar gibi görünse de toplamda büyük fark yaratıyor.
Unutmayalım ki su, sadece bugünümüzü değil yarınlarımızı da ilgilendiren hayati bir mesele.