
Gözlerden uzak, unutulmaya yüz tutmuş bir trajedi daha derinleşiyor. Sudan'da -neredeyse bir yılı deviren- o amansız çatışmalar, sıradan insanların hayatını adeta bir cehenneme çevirmiş durumda. Rakamlar soğuk geliyor kulağa, ama gerçek şu: 25 milyona yakın insan, yani neredeyse Türkiye nüfusunun üçte biri, insani yardıma muhtaç halde.
Birleşmiş Milletler'in son açıklaması tüyleri diken diken eden cinsten. Ülke nüfusunun neredeyse yarısı, gıda güvenliği anlamında ciddi bir krizle karşı karşıya. Açlık, gündelik bir kabus. Ve en kötüsü, bu durumun önümüzdeki aylarda daha da vahim bir hal almasından herkes korkuyor.
Yardım Erişimi: Aşılamaz Bir Engel Mi?
İşin belki de en can yakıcı kısmı bu. Yardım götürmek isteyen kuruluşlar, silahlı grupların kontrolündeki bölgelere ulaşmakta zorlanıyor. Tıbbi malzeme, gıda, temiz su... Hayat kurtaracak her şey, siyasi ve askeri bir çıkmazın arasında sıkışıp kalıyor. BM yetkilileri defalarca uyardı: "Bu engeller aşılmazsa, durum kontrolden çıkabilir." Sanki birileri duymak istemiyor gibi.
Peki ya çocuklar? Onlar bu savaşın en masum, en savunmasız kurbanları. Yetersiz beslenme oranları korkunç seviyelere tırmandı. Basit bir enfeksiyon, artık ölümcül olabiliyor. Hastaneler ya çalışmıyor ya da kapasitesinin çok üstünde hasta kabul etmeye çalışıyor.
Uluslararası Toplum Ne Yapıyor?
Bu sorunun cevabı maalesef pek iç açıcı değil. Dünya, başka krizlerle meşgulken Sudan'daki acılar giderek daha fazla 'arka plan gürültüsüne' dönüşüyor. Yardım çağrıları yetersiz kalıyor, finansman sıkıntıları had safhada. İnsani yardım kuruluşları adeta elleri kolları bağlı bir şekilde seyrediyor bu trajediyi.
Durum o kadar vahim ki, bazı bölgelerde insanlar çöplerden yiyecek arar hale geldi. Temiz su bulmak bir lüks. Salgın hastalık riski ise her geçen gün büyüyor. Kısacası, Sudan için zaman hızla tükeniyor. Eğer acil ve etkili bir küresel müdahale gelmezse, karşımızda nesiller boyu sürecek bir insanlık ayıbı olabilir. Bu, hepimizin vicdanına düşen bir sorumluluk.