Vize Engelinden Öte: Vicdansızlık Krizi Büyüyor!
Vize Engelinden Öte: Vicdansızlık Krizi

Düşünün bir kere: Aylar öncesinden uçak biletinizi almışsınız, otel rezervasyonunuz hazır, o tatil hayaliyle yanıp tutuşuyorsunuz. Sonra vize için gerekli evraklarla konsolosluğun kapısında beliriyorsunuz. İşte tam bu noktada, hayal etmesi bile güç bir senaryo ile karşı karşıya kalıyorsunuz.

Gelin görün ki bazı konsoloslukların uygulamaları gerçekten insanın içini acıtıyor. Vize başvurusu yapan yurttaşlarımız adeta bir çile dolu sürecin içine itiliyor. Bekleme süreleri, anlamsız retler, açıklanmayan gerekçeler... Tüm bunlar vize engelinden çok daha vahim bir durumu işaret ediyor: Vicdansızlık.

İnsanlık Onuruyla Oynamak

Şu son zamanlarda yaşananlar gerçekten içler acısı. İnsanların tüm planları, emekleri bir anda hiçe sayılabiliyor. Üstelik bunun için makul bir gerekçe bile sunulmuyor çoğu zaman. Sanki bir kâğıt parçasından ibaretmiş gibi görülüyor insanın tüm hayalleri.

Oysa her başvuru, arkasında bir insan hikâyesi barındırıyor. Kimi amcasının düğününe yetişmek istiyor, kimi yıllardır görmediği torununu kucaklamanın hayalini kuruyor. Kimi de sadece bir haftalığına soluklanmak, yeni yerler görmek istiyor. Peki ya bunlar suç mu?

Nereye Kadar?

Aslında mesele sadece vize değil. Mesele, insanların en temel haklarına saygı duyulmaması. Mesele, keyfi uygulamalarla insanların hayatlarının altüst edilmesi. Bu durum artık o kadar kanıksanmış ki, neredeyse normalleşmek üzere.

Ama unutmayalım: Hiçbir bürokratik işlem, insan onurunun üstünde olamaz. Hiçbir kural, insanlara saygısızlığı meşrulaştıramaz. Bu vicdansız uygulamaların bir an önce son bulması gerekiyor - hem de ne olursa olsun.

Belki de artık durup düşünme zamanı geldi. Acaba bu sistem nereye evriliyor? İnsanların seyahat özgürlüğü bu şekilde kısıtlanmaya devam edebilir mi? Sorular çok, cevaplar ise hâlâ belirsiz...