
Dünya, son yılların en ağır açlık krizlerinden birine doğru sürükleniyor. Kimi uzmanlara göre durum, 'felaket' kelimesinin bile hafif kalacağı bir noktaya ilerliyor. Öyle ki, Afrika'nın bazı bölgelerinde insanlar günde bir öğünle hayatta kalmaya çalışıyor.
Peki nasıl bu hale geldik? Aslında cevap basit: İklim değişikliği, ekonomik dalgalanmalar ve siyasi çatışmaların ölümcül kokteyli. Sudan'da bir anne, 'Çocuklarımı doyurmak için artık ağaç kabuklarını kaynatıyorum' diye fısıldıyor gözyaşları içinde.
Rakamlar Ürkütücü Boyutlarda
BM verilerine göre:
- 828 milyon insan her gece aç yatıyor
- 45 milyon çocuk yetersiz beslenme nedeniyle ölüm riski altında
- Her 4 saniyede 1 kişi açlık nedeniyle hayatını kaybediyor
Doğu Afrika'da durum daha da vahim. Üç yıldır yağmur yüzü görmeyen topraklar, çatlamış dudaklı çocuklar ve umutsuz bakışlarla dolu gözler... Somali'de bir doktor, 'Artık hangi çocuğu kurtaracağımıza karar vermek zorunda kalıyoruz' diyor sesi titreyerek.
Çözüm Yolları ve Engeller
Uluslararası toplum harekete geçiyor - ya da geçiyor gibi yapıyor. Yardım kuruluşları, 'acil fon' çağrıları yaparken, bazı hükümetler hâlâ bütçe tartışmalarıyla oyalanıyor. Dünya Gıda Programı Direktörü David Beasley'nin dediği gibi: 'Bu bir uçurumun kenarında dans etmek gibi.'
İşin ironik yanı? Dünyada üretilen gıda, aslında herkese yetecek miktarda. Dağıtım adaletsizliği ve israf, krizin bel kemiğini oluşturuyor. Avrupa'da bir süpermarket zinciri, tek bir şubede günde 1 ton gıdayı çöpe atarken, Yemen'de bir baba çocuklarına ekmek bulamıyor.
Uzmanlar uyarıyor: Eğer önlem alınmazsa, önümüzdeki 10 yıl içinde açlık nedeniyle ölenlerin sayısı COVID-19'dan ölenleri geçebilir. Peki biz bu trajediye seyirci mi kalacağız?