
Dünya, iklim kriziyle mücadelede kritik bir dönüm noktasında. COP28 İklim Zirvesi'nde bir araya gelen liderler, artık sözlerin yetmediğini, somut adımların şart olduğunu vurguladılar. Gerçekten de durum vahim.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres'in o meşhur uyarısı hâlâ kulaklarda çınlıyor: "İklim değişikliği bizim soyumuzu tüketmek üzere." Oldukça sert bir uyarı, değil mi? Ama haklılık payı yok sayılamaz.
Fosil Yakıtlar: Sorunun Kalbinde Yatan Gerçek
Aslında mesele basit görünüyor - fosil yakıtlara bağımlılığımızı azaltmalıyız. Ancak işin içine ekonomi, politika ve çıkarlar girince her şey karmaşık bir hal alıyor. Zirvede, petrol ve kömür kullanımının aşamalı olarak sonlandırılması için çağrılar yapıldı. Peki ya gerçekten hazır mıyız?
Gelişmekte olan ülkeler ise oldukça haklı bir endişe taşıyor: "Biz sanayileşme sürecimizi tamamlayamadan fosil yakıtlardan vazgeçmemiz isteniyor, bu adil mi?" diye soruyorlar. Ve aslında çok haklılar.
Finansman Meselesi: Yardım Vaadleri Yeterli Mi?
İklim finansmanı konusu ise zirvenin belki de en hassas noktası. Gelişmiş ülkelerin vaat ettiği 100 milyar dolarlık yardım, ihtiyaçların yanında devede kulak kalıyor. Rakamlar korkutucu: İklim değişikliğinin etkilerine uyum sağlamak için yılda yaklaşık 300 milyar dolar gerekiyor.
Öte yandan, bazı ülkelerin taahhütlerini yerine getirmemesi güven sorunu yaratıyor. Söz vermek kolay, uygulamak zor.
Türkiye'nin Pozisyonu Ne?
Türkiye, iklim müzakerelerinde "özel koşulları" olduğunu vurguluyor. Haklı da sayılır aslında - sanayileşme sürecini geç tamamlamış bir ülke olarak, diğer gelişmiş ülkelerle aynı kefeye konmak istemiyor.
Ancak şu da var: Akdeniz havzasında yer alan Türkiye, iklim değişikliğinden en çok etkilenecek ülkeler arasında. Orman yangınları, kuraklık, ani seller... Hepsi kapımızda. Belki de daha agresif hedefler koymanın tam zamanıdır.
Net sıfır emisyon hedefi için 2053 yılı çok uzak görünmüyor mu? Bence evet. Daha erken tarih için çaba göstermek gerekebilir.
Peki Ya Sonuç?
Zirveden çıkan sonuçlar umut verici mi? Kısmen. Fosil yakıtların aşamalı olarak azaltılması konusunda mutabakat sağlandı ama "aşamalı olarak kaldırılması" ifadesi metne giremedi. Bu da demek oluyor ki petrol ve kömür şirketleri rahat bir nefes aldı.
Aslında mesele şu: Dünya olarak bir yol ayrımındayız. Ya bugün zor kararlar alıp gelecek nesilleri kurtaracağız, ya da rahatımızdan vazgeçmeyip geri dönüşü olmayan bir yola gireceğiz. Seçim bizim.
Unutmayalım: Doğa asla pazarlık yapmaz. Kurallarını o koyar, biz uymak zorunda kalırız. İklim değişikliği de böyle bir şey işte.