Güney Asya'da bu yılın muson mevsimi, adeta bir kabusa dönüştü. Öyle ki, gökyüzünden adeta bir nehir boşalırcasına yağan yağmurlar, hayatı tam anlamıyla askıya aldı. Bildiğiniz yağmur değil, sanki tanrıların gazabı gibiydi.
Bölge ülkeleri—Hindistan, Bangladeş ve Nepal başta olmak üzere—şimdiye kadarki en ölümcül sellerden birine tanık oluyor. Resmi olmayan rakamlara göre ölü sayısı binlerle ifade ediliyor ve bu sayı maalesef her geçen saat artıyor. İnsanlar, evlerinin çatılarına sığınmış, yardım gelmesini bekliyor.
Yıkımın Boyutları Akıl Almıyor
Yollar? Artık yok. Köprüler? Sular altında. Tarım arazileri? Tamamen mahvolmuş durumda. Seller, sadece can almakla kalmadı, geçim kaynaklarını da silip süpürdü. İnsanlar bir yandan sevdiklerini kaybetmenin acısını yaşarken, bir yandan da geleceğe dair tüm umutlarını yitirmiş durumdalar.
Hükümetler ve yardım kuruluşları seferber olsa da, afetin boyutu o kadar büyük ki, yardım ulaştırmak neredeyse imkansız hale geliyor. Helikopterlerle ulaşılmaya çalışılan bölgelere bile ulaşım büyük bir sorun. İnsanlar aç, susuz ve hastalık tehlikesiyle karşı karşıya.
İklim Değişikliğinin Acı Yüzü
Peki, bu sadece olağan bir muson mevsimi mi? Kesinlikle hayır. Bilim insanları, iklim değişikliğinin bu tür aşırı hava olaylarının sıklığını ve şiddetini katbekat artırdığı konusunda hemfikir. Bu yağmurlar, bize sadece doğal bir afet değil, aynı zamanda gelecekte bizi nelerin beklediğine dair ürkütücü bir ihtar sunuyor.
Uluslararası toplumun bu insani dram karşısında sessiz kalmaması gerekiyor. Acil yardım ve uzun vadeli kalkınma planları olmadan, bu bölgenin toparlanması yıllar alacak gibi görünüyor. Unutmayalım, bu sadece uzak diyarlardaki bir haber değil; iklim değişikliği hepimizin meselesi.
