
Gökyüzünün adeta bir nehire dönüştüğü Pakistan'da, hayatlar bir anda altüst oldu. İnsanların gözlerine baktığınızda artık umuttan çok şaşkınlık ve korku görüyorsunuz - ve kim onları suçlayabilir ki?
Son dönemlerin en şiddetli muson yağmurları, ülkenin büyük bölümünü adeta bir su hapishanesine çevirdi. Resmi rakamlara göre 45 can kaybı var ama yerel kaynaklar gerçek sayının çok daha yüksek olabileceğinden bahsediyor. İşin acı tarafı? Bu sadece bir başlangıç.
İnsani Kriz Kapıda
Yaklaşık iki milyon insan - evet, yanlış duymadınız, tam iki milyon kişi - bu afetten doğrudan etkilenmiş durumda. Evler, yollar, tarım arazileri... Hepsi sular altında. İnsanlar çatılara sığınmış, yardım gelmesini bekliyor. Durum o kadar vahim ki, yetkililer uluslararası topluma acil yardım çağrısında bulunmak zorunda kaldı.
Pakistan Afet Yönetimi Otoritesi (PDMA) yetkilileri, "Durum kontrolümüz dışına çıkıyor" diyor. Muson yağmurlarının şiddeti ve sıklığı - iklim değişikliği yüzünden her geçen yıl daha da artıyor. Bilim insanları yıllardır uyarıyordu: "Hazırlıklı olun!" Ama kim dinler ki?
Yardım Çalışmaları Yetersiz Kalıyor
Kurtarma ekipleri var güçleriyle çalışıyor ama - itiraf etmek gerekirse - felaketin boyutu karşısında ellerinden gelen sınırlı. Hava koşulları nedeniyle birçok bölgeye ulaşım neredeyse imkansız. Helikopterler bile risk altında uçuyor.
- Binlerce ev tamamen yıkıldı
- Tarım arazileri sular altında kaldı
- Altyapı sistemleri çöktü
- Temiz su ve gıda sıkıntısı başladı
Ve en kötüsü? Yağmurların devam edecek olması. Meteoroloji yetkilileri önümüzdeki günlerde durumun daha da kötüleşebileceği konusunda uyarıyor. Yani, bu hikaye maalesef daha yeni başlıyor.
Uluslararası yardım kuruluşları bölgeye ulaşmaya çalışıyor ama - dürüst olalım - bu tür afetlerde her zaman olduğu gibi, yardımların ihtiyaç sahiplerine ulaşması zaman alıyor. Belki de en trajik olanı, iklim değişikliğinin en az sorumlusu olan ülkelerin, en ağır bedeli ödüyor olması.
Pakistan hükümeti tüm imkanlarıyla çalıştığını söylüyor ama halkın yüzündeki ifade farklı bir hikaye anlatıyor: "Yardım gelene kadar kendi başımızın çaresine bakmak zorundayız."