İstanbul'da gerçekleşen o önemli buluşma, adeta çevre dostu bir devrimin habercisiydi. Sıfır Atık Vakfı'nın ev sahipliğinde bir araya gelen uzmanlar, dünyanın dört bir yanından gelen temsilciler - hepsi aynı kaygıyı taşıyordu: Bu gidişat böyle süremezdi!
Zirvede konuşan Emine Erdoğan'ın sözleri hâlâ kulaklarda çınlıyor: "Atıklarımızla yüzleşme vakti geldi de geçiyor bile." Gerçekten de öyle değil mi? Her gün çöpe attığımız o plastik şişeler, yiyecek artıkları, ambalajlar... Hepsi bir dağ gibi büyüyor ve biz hâlâ gözümüzü kapatıyoruz.
Peki Bu Deklarasyonla Neler Değişecek?
İşte madde madde öne çıkanlar:
- 2030'a kadar atık oluşumunu yarıya indirmek - iddialı ama imkansız değil
- Geri dönüşüm oranlarında devrim niteliğinde artış
- Yerel yönetimlerin atık yönetiminde daha aktif rol alması
- Vatandaşların bilinçlendirilmesi için kapsamlı eğitim programları
Aslında düşününce, bu sadece bir deklarasyon değil. Daha çok bir uyanış çağrısı. Çünkü artık 'çevreci olmak' bir tercih değil, zorunluluk haline geldi.
İstanbul'dan Tüm Dünyaya Yayılan Mesaj
Toplantıda en çok dikkat çeken noktalardan biri de -inanın bana- gençlerin sesiydi. Onların tutkusu, enerjisi gerçekten görülmeye değerdi. "Bizim geleceğimizden bahsediyoruz" diyorlardı ve haklılardı.
Bir de şu var: İstanbul Deklarasyonu sadece kağıt üzerinde kalmayacak. Uygulama mekanizmaları, takip sistemleri, düzenli raporlamalar... Her şey düşünülmüş. Yani bu sefer iş ciddi!
Sonuçta ne mi olacak? Belki hemen yarın dünya değişmeyecek ama -kesinlikle- doğru yönde atılmış dev bir adım bu. Ve inanın, torunlarımız bize minnettar kalacak.