
Tam da baharın kendini hissettirdiği bir mart günü, 1915'te, Çanakkale Boğazı'nda dünya tarihini sonsuza dek değiştirecek bir insanlık dramı sahnelenmeye başladı. İtilaf Devletleri'nin muazzam donanması -o zamanın en korkunç savaş makineleri- Osmanlı topraklarını ele geçirmek için harekete geçtiğinde, karşılarında sadece bir ordu değil, tarih yazmaya hazırlanan bir milletin ruhunu buldular.
Ve işte o an... Deniz savaşlarının kaderini değiştiren mayınlar! Belki de savaşın en ironik detayı: Kıyıya paralel döşenen ve düşman gemilerini bir bir suya gömen o küçük ama ölümcül engeller. Kim derdi ki bir avuç mayın, koskoca bir savaşın gidişatını alt üst edecek?
Kara Savaşlarında Bir Dehanın Doğuşu
Denizde durdurulamayan düşman, bu kez karada şansını deneyecekti. Gelibolu Yarımadası'na çıkarma yapan Anzak ve İngiliz kuvvetleri, Mustafa Kemal isimli genç bir komutanın dahice taktikleriyle karşılaştı. Conkbayırı ve Arıburnu'nda verilen o amansız mücadeleler -tarihin gördüğü en çetin çarpışmalardan bazılarıydı.
"Size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum!" diyen bir komutanın askerlerine olan inancı, savaşın seyrini kökünden değiştirdi. Peki ya sonrası? Kayıplar o kadar büyüktü ki, her iki taraf da nesiller boyu unutamayacakları acılar yaşadı.
Sonuçlarıyla Dünyayı Sarsan Bir Zafer
- Rusya'ya yardım ulaşamadı, Çarlık rejimi çöktü ve Bolşevik Devrimi kapıdaydı
- Savaşın en az 2 yıl uzamasına neden oldu - kim bilir kaç hayatı kurtardı?
- Mustafa Kemal'in liderlik vasfı tüm dünyaca tanındı, Kurtuluş Savaşı'nın tohumları atıldı
- Avustralya ve Yeni Zelanda için ulusal kimliklerinin doğuş simgesi haline geldi
Aslında düşününce... Çanakkale sadece bir savaş değil, bir milletin kendini tekrar keşfedişiydi. Yenilgiyi kabul etmeyen bir iradenin, imkansızı başarmanın destanı.
Günümüze Yansıyan Etkileri
Bugün hala her 18 Mart'ta andığımız bu zafer, sadece tarihi bir olay değil. Türk halkının kolektif hafızasında -neredeyse genetik kodlarımıza işlenmiş- bir gurur kaynağı. Modern Türkiye'nin kuruluş hikayesinin belki de en kritik sayfası.
Peki ya siz? Çanakkale'yi ziyaret ettiğinizde hissettikleriniz... O topraklarda dolaşırken içinize işleyen o tarifsiz duygu? İşte o, bir milletin kaderinin değiştiği yere saygı duruşunun sessiz çığlığı.