
Bursa'da dün akşam hava, sadece soğuk değil, aynı zamanda bir o kadar da manevi bir sıcaklıkla doluydu. Osmangazi ilçesinin kalbinde, yüzyıllara meydan okuyan o muhteşem cami, inançla parlayan yüzlerce insanı ağırladı. Mevlid Kandili… İslam aleminin en müstesna gecelerinden biri. Ve oradaki herkes, bu kutlu geceyi en içten şekilde yaşamak için toplanmıştı.
O eski taş duvarlar, o gece belki de hiç olmadığı kadar genç ve diri bir ruhla doldu. Minarelerden yükselen salâ ve Kur'an-ı Kerim tilavetleri, şehrin gürültüsünü adeta yutan bir huzur bulutu oluşturdu. İnsanlar, sadece bir ibadet için değil, bir buluşma, bir paylaşım için gelmişti. Kimi ailesiyle, kimi yalnız, ama hepsi aynı duygu selinde.
İşte o an… Dua ve niyazların ardından, caminin o heybetli kapısından gençler belirdi. Ellerinde, kırmızısıyla, beyazıyla, sarmış olduğu anlamla en güzel çiçek: Güller. Ve o güller, bir sevgi nişanesi olarak, Peygamber aşkının bir simgesi olarak, cemaatin ellerinde can buldu. Her bir gül, sessizce verilen bir selam, paylaşılan bir tebessümdü adeta. İnsanların yüzündeki o mahzun sevinç, görülmeye değerdi.
Bir Gece, Binbir Anlam
Bu kandil, sadece bir anma gecesi değil. Hayatın koşturmacası içinde unuttuğumuz o insani sıcaklığı, komşuyu hatırlamayı, bir çiçekle bile olsa gönül almayı hatırlatan bir fırsat. Bursalı bir emekli, "Artık her şey o kadar hızlı ki…" diyor, "Böyle anlarda durup, birbirimize insan olduğumuzu hatırlatıyoruz. Gül, sadece bir çiçek değil, bir dil aslında."
Cami imamı ise yaptığı kısa sohbette, modern hayatın getirdiği yalnızlığa dikkat çekti. "Bizim inancımız, paylaşmak ve bir arada olmak üzerine kurulu. Bu gece de bunun en güzel örneklerinden birini yaşıyoruz." dedi. Doğrusu, katılmamak elde değil. Öyle de oldu zaten.
Gece ilerledikçe, camiden ayrılan cemaatin ellerindeki güller, Bursa'nın sokaklarında kısa süreliğine de olsa bir bahar esintisi yarattı. Belki de her kandil, böyle küçük ama derin izlerle hatırlanmalı. Anılar, sadece dualarda değil, paylaşılan bir gülde de saklı.