Tam da baharın uyanışını hissettiğimiz şu günlerde, Emine Erdoğan'dan hepimize ilaç gibi gelecek bir mesaj ulaştı. Berat Kandili'nin o müstesna anlamını öyle güzel özetliyor ki—insanlığın topyekün bir tazelenme mevsimi!
Şöyle diyor hanımefendi: "Bu kutlu gece, gönüllerimizi yeniden inşa etme, hatalardan arınma ve merhametle dolma vaktidir." Hakikaten de öyle değil mi? Hepimizin böyle ferahlatıcı bir nefese ihtiyacı var.
Manevi Bir Yeniden Doğuş Çağrısı
Mesajında—ki gerçekten içten—şunları vurguluyor: Berat Kandili sadece bir ritüel değil, içsel bir dönüşüm fırsatı. Affetmenin, barışmanın ve—en önemlisi—kendimizle ve evrenle barışık olmanın kapılarını aralıyor.
"İnsanlık için bir rahmet mevsimi" olarak nitelendiriyor bu geceyi. Ve ekliyor: "Dualarımız, tüm mazlumlar ve mağdurlar için bir umut ışığı olsun."
Hayır Dualar ve Sosyal Sorumluluk
Emine Erdoğan'ın mesajı sadece manevi temennilerle sınırlı kalmıyor. Pratik bir çağrıda bulunuyor: "Hayır dualarımızı, hayır işlerimizle taçlandıralım." Yani—dua etmek yetmez—fiili yardımla da desteklemeli.
İnsanlık ailesinin birliği ve dirliği için—özellikle bu zor zamanlarda—dua etmenin önemine dikkat çekiyor. Ve şunu soruyor adeta: "Biz, birbirimize ne kadar kenetleniyoruz?"
Sonuç olarak; bu mesaj, sıradan bir kandil tebriğinin çok ötesine geçiyor. Derin bir felsefi altmetin taşıyor—yeniden doğuş, merhamet ve toplumsal dayanışma üzerine.
Emine Erdoğan'ın o içten üslubu—samimi ve davetkâr—herkesi bu manevi iklime katılmaya çağırıyor. Belki de hepimizin ihtiyacı olan şey tam olarak bu: Bir nefes, bir mola, ve—niye olmasın—bir yeniden başlama cesareti.
