
New York'un o meşhur telaşı içinde, Türkevi'nin hemen yanı başında kurulan mütevazı simit standı, beklenmedik bir ziyaretçiyi ağırladı. Emine Erdoğan, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu çalışmaları kapsamında bulunduğu kentte, adeta bir kültür elçisi gibi davranarak bu küçük ama anlamlı durağa uğradı.
O anları görenler ne kadar şanslıydı! Standın çalışanlarıyla tek tek tokalaşması, samimi sohbeti - gerçekten insanı etkileyen sahnelerdi. Simitlerin hazırlanışını ilgiyle izlerken, bir yandan da bu geleneksel lezzetin New York gibi bir metropolde nasıl bir ilgi gördüğünü merak ettiğini söylüyordu.
Bir Simit, Bin Anlam
Aslında bu ziyaret sıradan bir duruştan çok daha fazlasını ifade ediyordu. Türk mutfağının en ikonik lezzetlerinden biri olan simit, artık dünyanın dört bir yanında tanınıyor. Ama Emine Hanım'ın bu jesti, bu tanınırlığa resmi bir dokunuş kattı diyebiliriz.
Standın başındaki gurbetçilerle yaptığı kısa ama anlamlı sohbetlerde, onların heyecanı gözlerinden okunuyordu. Kimi fotoğraf çektirmek istedi, kimi sadece elini sıkmakla yetindi - her biri için unutulmaz bir andı.
Kültür Köprüsü Olarak Yemek
New York gibi kozmopolit bir şehirde, bir simit standının ne kadar önemli bir kültür elçisi olabileceğini hiç düşündünüz mü? Emine Erdoğan'ın bu ziyareti aslında tam da bunu vurguluyor. Bazen en basit yiyecekler, en derin bağları kurabiliyor.
Ziyaret sırasında çekilen fotoğraflara baktığımda, yüzlerdeki içten gülümsemeler dikkat çekici. Bu tür anlar, resmi protokolün ötesine geçen, insani bağlar kuran buluşmalar işte.
Belki de en çarpıcı olanı, bu küçük standın Türkiye ile Amerika arasında kurduğu o görünmez köprüydü. Bir simit, iki ülke, sayısız gülümseme - kim derdi ki bu kadar basit bir şey bu kadar anlam yüklü olabilir?