Her Gün Kullandığımız Ama Kökenini Bilmediğimiz 6 Kelime
Türkçeye Yerleşmiş Yabancı Kökenli Kelimeler

Türkçe, tarihin derinliklerinden bugüne uzanan yolculuğunda pek çok dil ile etkileşime girdi ve bu karşılaşmalar dil hazinesine sayısız kelime kattı. Bu kelimelerin bir kısmı öyle benimsendi, öyle içselleştirildi ki artık onların yabancı kökenli olduğunu düşünmek dahi zorlaştı. Habertürk'ün 16 Aralık 2025 tarihli haberinde işte bu 'bizden' olmuş kelimelerin kökenlerine ışık tutuldu.

Günlük Hayatımızın Vazgeçilmezleri Nereden Geliyor?

Evde, işte, sokakta farkında olmadan defalarca telaffuz ettiğimiz birçok sözcük, aslında Türkçenin kadim komşularından dilimize misafir olmuş ve bir daha ayrılmamak üzere yerleşmiş durumda. Bu kelimeler, anlam ve söyleniş bakımından öyle doğal bir uyum sağlamış ki artık onlar için 'ödünç' ifadesini kullanmak bile yetersiz kalıyor.

İşte günlük konuşmalarımızın ayrılmaz parçaları haline gelen ve kökenleri şaşırtıcı olan o kelimelerden bazıları:

Doğu Dillerinden Gelen Miras: Arapça ve Farsça

Uzun yıllar boyunca kültürel ve coğrafi yakınlığın bir sonucu olarak Arapça ve Farsça, Türkçeyi derinden etkiledi. 'Kitap' kelimesi, Arapça kökenli olup Türkçede en erken benimsenen sözcüklerden biri oldu. Eğitimden edebiyata her alanda kullanılması, onu tamamen yerli bir kelime haline getirdi.

Farsçadan dilimize geçen 'pencere' ise, eski Türkçedeki 'göz' anlamına gelen karşılığını büyük ölçüde unutturdu. Bugün ev, ofis, okul demeden herkesin kullandığı bu kelime, mimari terim olarak hayatımıza iyice yerleşti.

Yine Farsça kökenli bir diğer kelime olan 'merdiven', yapı ve mimari ile birlikte dilimize girdi. Basamak anlamında artık neredeyse başka bir alternatif düşünülmüyor.

Zamanı ölçmek için kullandığımız 'saat' de Arapçadan Türkçeye geçmesine rağmen, günlük konuşmanın vazgeçilmez bir parçası haline geldi.

Batı Dillerinden Gelen Etkiler: Fransızca

Daha yakın tarihli etkileşimlerde ise Fransızcanın izleri belirgin şekilde görülüyor. Seyahat kültürü ile birlikte dilimize yerleşen 'bavul' kelimesi, Fransızca 'malle' sözcüğüne karşılık olarak benimsendi ve artık tamamen bize ait bir terim oldu.

Soğuk havaların vazgeçilmezi 'palto' da Fransızca kökenli. Özellikle şehir yaşamında bu kelime, Türkçenin ayrılmaz bir parçası haline gelmiş durumda.

Dil Canlı Bir Varlıktır

Bu örnekler, dilin statik değil, dinamik ve canlı bir varlık olduğunun en güzel kanıtı. Toplumların teması, kültür alışverişi ve tarihi süreçler, dillerin sınırlarını aşarak birbirini zenginleştiriyor. Türkçe de bu süreçten nasibini almış, pek çok dilden kelime ödünç alırken kendi kelimelerini de diğer dillere sunmuştur.

Sonuç olarak, pencere, kitap, saat, merdiven, bavul ve palto gibi kelimeler, artık yabancılık hissi uyandırmayan, dilimizin doğal birer bileşeni haline gelmiş durumda. Onlar, Türkçenin ne kadar kapsayıcı ve evrimleşebilen bir dil olduğunun da bir göstergesi. Bir sonraki bu kelimeleri kullandığınızda, belki de binlerce kilometre öteden veya asırlar öncesinden gelen bu dilsel yolculuğu bir an için düşünebilirsiniz.