Truvalı Derya'nın Büyüleyici Hikayesi: Antik Tarihin İzinde Bir Yaşam
Truvalı Derya: Tarihe Adanmış Bir Yaşam

Derya'nın gözlerindeki o ışıltıyı görenler, onun sıradan biri olmadığını hemen anlıyor. Truva'nın tozlu sokaklarında büyümüş, antik taşlarla oynayarak geçirmiş çocukluğunu. Şimdiyse, bu efsanevi kentin ruhunu yaşatan nadir insanlardan biri o.

"Her taşın bir hikayesi var," diyor Derya, parmaklarıyla heyecanla havayı çizerken. "Büyükbabam bana Hektor'un son yolculuğunu anlatırdı. O anlattıkça, tarih gözlerimin önünde canlanırdı."

Geçmişin İzinde Bir Ömür

Derya'nın evi adeta küçük bir müze gibi. Duvarları süsleyen antik haritalar, rafları dolduran tarih kitapları... Bir köşede, büyük dedesinden kalma eski bir Truva sikkesi özenle korunuyor. "Bu benim için sadece bir para değil," diye açıklıyor gözleri dolarken. "Atalarımın dokunuşunu hissediyorum üzerinde."

Peki ya o meşhur Truva atı? Derya gülümsüyor: "Turistler hep aynı soruyu soruyor: 'Gerçekten var mıydı?' Bense onlara şöyle diyorum: 'Belki tahtadan değildi ama yüreklerimizde kesinlikle yaşıyor!'".

Tarihi Günümüze Taşımak

  • Yerel okullarda gönüllü tarih dersleri veriyor
  • Truva'nın kaybolmuş lezzetlerini yeniden canlandırıyor
  • Antik dönem tekstil tekniklerini modern tasarımlarla birleştiriyor

Derya'nın en büyük hayali? "Truva'nın sadece bir turistik nokta olarak değil, yaşayan bir kültür olarak hatırlanması," diyor. "Çocuklarımızın Homeros'u Instagram'dan daha çok tanıdığı günler görmek istiyorum."

Son sözü de oldukça çarpıcı: "Biz Truvalılar için tarih dün değil, bugün. Her sabah uyandığımda, Hektor'un torunlarından biri olduğumu hatırlıyorum. Bu, sırtımda taşıdığım en güzel yük."