
Göreve geldiğinden beri hiç olmadığı kadar net konuştu diyebiliriz. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İsrail'in Katar topraklarında gerçekleştirmeye çalıştığı—evet, çalıştığı, çünkü başarısız oldular—o menfur saldırı girişimine adeta çakılıverdi. Bu, sıradan bir diplomatik tepki değildi; içerden, öfkeyle parıldayan bir yanıttı.
Dünya liderleri bazen lafı dolandırır, ama Erdoğan'ın dili keskin bir bıçak gibiydi. "Lanetliyorum" dedi, kelimeleri titizlikle seçerek. İsrail'in, bölgede istediği kaosu yaratamayacağını, hedeflerine asla ulaşamayacaklarını vurguladı. Bu, boş bir tehdit değil, jeopolitik bir gerçeklikti adeta.
Peki Neden Şimdi?
Katar son dönemde—bilirsiniz—Filistin ve İsrail arasında adeta bir köprü vazifesi gördü. Ateşkes görüşmeleri, insani yardım müzakereleri... İsrail'in bu hamlesi, tüm bu kırılgan barış çabalarını altüst etmeye yönelikti sanki. Amatörce bir kumar oyunu gibi—ve kaybettiler.
Erdoğan'ın tepkisi sadece Türkiye'nin değil, tüm bölgenin sesi oldu. "Böyle adice planlar," dedi, "bizim direncimizi asla kıramayacak." Sanki satranç tahtasında rakibin hamlesini görüp, bir anda matı ilan eden bir ustaydı.
Sonuçlar ve Gelecek
Bu olay, Ortadoğu'daki güç dengelerini bir kez daha gözler önüne serdi. Türkiye, Katar'ın yanında durarak—yine—jeopolitik ağırlığını ortaya koydu. İsrail'in perde arkası oyunları, bu sefer su yüzüne çıkmıştı. Ve insan ister istemez düşünüyor: Sırada ne var?
Erdoğan'ın dediği gibi, hedeflerine ulaşamayacaklar. Bu, bir kehanet değil, diplomasinin soğuk gerçeği.