Sabahın erken saatleri, Gazze için yine karanlık bir günün habercisi oldu. İsrail ordusunun başlattığı saldırılar, zaten yaralı olan bu topraklara bir darbe daha vurdu. Resmi rakamlara göre -ki bunların gerçeği yansıttığından şüpheliyiz- 20 masum sivil hayatını kaybetti. Kimi evinde, kimi sokağa çıkma yasağına rağmen bir dilim ekmek peşindeydi. Kimi ise... hiçbir yerde değildi artık.
Yaralı sayısı ise 50'yi aşmış durumda. Hastaneler -zaten yetersiz olan- imkanlarıyla baş etmeye çalışıyor. İlaç yok, elektrik kesintileri var ve doktorlar neredeyse insanüstü bir çaba gösteriyor. Bir sağlık çalışanının dediği gibi, "Bu bir savaş değil, bir katliam."
Uluslararası Tepkiler ve Sessizlik
BM yetkilileri olayları "kaygı verici" olarak nitelendirdi. Ama bu kaygı ne kadar işe yarıyor? Diplomasi masalarında kınama metinleri hazırlanırken, Gazze'de insanlar en temel insan haklarından mahrum yaşamaya devam ediyor. Avrupa'dan gelen açıklamalar ise -her zamanki gibi- iki yüzlü politikaların bir yansımasından ibaret.
Bölgedeki gözlemciler, saldırıların sivilleri hedef aldığını iddia ediyor. İsrail tarafı ise Hamas hedeflerine yönelik olduğunu öne sürüyor. Peki, bu "hedefler" neden hep okulların, hastanelerin ve evlerin yakınında? Tesadüf olabilir mi?
İnsani Durum Kötüleşiyor
Zaten var olan insani kriz, bu son saldırılarla daha da derinleşti. Temiz suya erişim neredeyse imkansız. Gıda stokları tükenmek üzere. Ve uluslararası yardım kuruluşları, politik engeller yüzünden ihtiyaç sahiplerine ulaşamıyor.
Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Ajansı (UNRWA) yetkilileri, durumu "feci" olarak tanımlıyor. Ancak tanımlamak yetmiyor. Acil eylem planı gerekiyor. Uluslararası toplumun bu konuda ne yapacağı -veya yapmayacağı- ise merak konusu.
Gazze'de yaşananlar, insanlık adına kara bir leke. Ve maalesef bu leke her geçen gün biraz daha büyüyor. Dünya izlemeye devam ederken, Filistinliler hayatta kalma mücadelesi veriyor. Peki, bu ne zaman son bulacak? Cevabı olmayan bir soru daha...
