Son yirmi dört saat, Gazze için yine kan ve gözyaşıyla yazıldı. İsrail ordusunun bölgeye düzenlediği saldırıların sayısı yüzü aşmış durumda - ve her biri, zaten harabeye dönmüş olan bu topraklarda yeni yaralar açıyor.
Hava saldırılarının yoğunluğu gerçekten çarpıcı. Sanki hiç bitmeyen bir fırtına gibi... Evler, işyerleri, belki de sığınaklar - hedef gözetmeksizin her şey yerle bir ediliyor. Peki ya insanlar? Onlar sadece istatistik mi oluyor?
İnsani Durum Alarm Veriyor
Yerel kaynakların aktardığına göre, bu son saldırı dalgasında çok sayıda masum sivil hayatını kaybetti. Sayılar soğuk rakamlardan ibaret değil - her biri bir anne, bir baba, bir çocuk... Geriye kalanlar ise tarifsiz bir acı ve yıkımın ortasında hayata tutunmaya çalışıyor.
Durum o kadar vahim ki, uluslararası toplumun sessizliği neredeyse saldırılar kadar yüksek sesli. BM yetkilileri defalarca ateşkes çağrısı yaptı ama kimse dinliyor mu? Cevap maalesef hayır.
Bölgesel Gerilim Tırmanıyor
İsrail'in bu agresif tutumu sadece Gazze ile sınırlı değil. Komşu ülkelerdeki gerilim de giderek tırmanıyor. Lübnan sınırındaki çatışmalar, Kızıldeniz'deki gerginlikler... Her şey birbirine bağlı ve her yeni saldırı, bölgesel bir yangının kıvılcımı olabilir.
Aslında olan biten, tipik bir güç gösterisinden çok daha fazlası. Bu, sistematik bir yıldırma politikası gibi görünüyor. Peki işe yarıyor mu? Gazze halkının direnci, bu soruya cevap veriyor belki de.
Uluslararası diplomasi cephesinde ise durum içler acısı. BM Güvenlik Konseyi'ndeki görüşmeler, veto yetkisi olan ülkeler yüzünden çıkmaza girdi. ABD'nin tutumu ise en hafif tabirle 'ikircikli' - bir yandan insan haklarından bahsedip diğer yandan İsrail'e koşulsuz destek vermeye devam ediyor.
Önümüzdeki günler ne getirir bilinmez ama bir şey kesin: Gazze'deki insanlar için her yeni gün, bir öncekinden daha zor geçiyor. Ve dünya, bu trajediye seyirci kalmaya devam ediyor.
