Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın sesi, adeta bir insanlık dramının yankısı gibi yükseliyor. İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarına dair yaptığı açıklama, sıradan bir diplomatik metinden çok daha fazlasını taşıyor.
"Halkımıza yönelik bu savaş derhal durmalı" diyor Abbas ve ekliyor: "İnsanlık adına, bu kan deryasına bir son verilmeli." Gerçekten de öyle değil mi? Uluslararası toplumun bu konuda daha fazla seyirci kalmaya hakkı var mı?
Uluslararası Topluma Sert Eleştiri
Abbas'ın sözleri arasında belki de en çarpıcı olanı, dünya liderlerine yönelik eleştirisi. "Dünya, Filistin halkının çektiği acıları görmezden gelmeye devam edemez" ifadesi, yaşanan trajedinin boyutlarını gözler önüne seriyor. Sanki her gün biraz daha derinleşen bir yara bu.
Peki ya rakamlar? Onlar da konuşuyor aslında. Binlerce masum insan, evsiz barksız kaldı. Çocuklar... En acısı da çocuklar tabii. Onların yaşadıklarını anlatmaya kelimeler yetmez herhalde.
Diplomatik Çabalar ve Umut Işığı
Abbas'ın diplomatik temasları da oldukça dikkat çekici. Bölge ülkeleriyle yaptığı görüşmeler, aslında bir çözüm arayışının hala sürdüğünü gösteriyor. Fakat -şahsi düşüncem- bu çabalar yeterli mi? Sanmıyorum açıkçası.
Bir yandan da şunu düşünmeden edemiyor insan: Acaba dünya bu trajediye ne zaman gerçek anlamda müdahale edecek? Ya da edecek mi? Sorular, cevaplardan daha fazla maalesef.
Filistin liderinin son açıklamaları, aslında bir umut ışığı da barındırıyor içinde. "Barış için her türlü çabayı göstermeye hazırız" sözleri, belki de gelecek için küçük de olsa bir kapı aralıyor. Ama kapının ardında ne var, kim bilebilir?
Sonuç olarak, Abbas'ın çağrısı sadece bir liderin sözlerinden ibaret değil. Daha çok, insanlığın vicdanına yapılan bir sesleniş gibi. Peki bu ses, ne zaman duyulacak? İşte asıl mesele bu.