Pakistan Başbakanı'ndan Filistin'e Çarpıcı Destek: 'Zulme Karşı Tek Yürek'
Pakistan'dan Filistin'e Tam Destek: Şerif'ten Tarihi Konuşma

Dünya sahnesinde bugünlerde nadiren duyulan türden bir duruş sergilendi - hem de uzaklardan, Pakistan'dan. Başbakan Şahbaz Şerif, o bildik diplomatik nezaket perdesini bir kenara atarak konuştu. Doğrudan, pervasızca ve insanlık adına.

Birleşmiş Milletler'in o tarihi kararının ardından kürsüye çıkan Şerif'in sözleri, uluslararası diplomasinin steril koridorlarında yankılanırken, dinleyenlere şunu hatırlattı: Bazen siyaset, insanlığın çok gerisinde kalıyor.

BM'nin Tarihi Kararı ve Pakistan'dan Yankı

Geçtiğimiz cuma günü... Evet, o gün. BM Genel Kurulu'nda 143 ülke Filistin'in tam üyelik başvurusuna destek verirken, sadece 9 ülke karşı çıktı. 25 ülke ise çekimser kaldı. Bu rakamların anlattığı hikaye aslında her şeyi özetliyor: Dünya, adaletsizliğe karşı yavaş yavaş uyanıyor.

Şerif'in bu sonuca tepkisi ise diplomatik teamüllerin çok ötesindeydi. "BM'nin kararı tarihi bir adımdır" demekle yetinmedi. Daha ileri gitti. "Filistin halkının yanında olduğumuzu bir kez daha gösterdik" dedi, ama öyle sıradan bir ifadeyle değil. Sanki yıllardır içinde biriken öfkeyi, üzüntüyü ve umudu bir nefeste dışarı vururcasına.

İsrail'e Sert Tepki: 'Vahşet ve Zulüm'

İsrail'e yönelik eleştiriler ise oldukça sertti. "Vahşet ve zulüm" ifadelerini kullandı Şerif. Gazze'de yaşananları "insanlık trajedisi" olarak nitelendirdi. Bu kelimeleri seçerken, her hecenin altında yılların birikmiş öfkesi vardı adeta.

Peki ya uluslararası toplum? Ona da çattı Pakistan Başbakanı. "Dünya toplumunun bu zulme seyirci kalmayı bırakması gerekiyor" dedi. Sesinde hem hayal kırıklığı hem de acil bir çağrının ciddiyeti vardı.

Pakistan'ın Duruşu: İlkeler Üzerine Kurulu Bir Politika

Şerif'in konuşmasının belki de en çarpıcı yanı, Pakistan'ın Filistin politikasını açıklarken kullandığı samimi dildi. "Pakistan'ın Filistin davasına desteği ilkeli bir duruştur" dedi. "İşgale, zulme ve insan hakları ihlallerine karşı olmamızın temelinde yatan şey budur."

Bu cümleler, sıradan bir diplomatik açıklamanın çok ötesine geçiyordu. Adeta bir vicdan muhasebesi gibiydi. Pakistan'ın neden bu kadar kararlı olduğunu, neden risk alarak bu kadar net konuştuğunu anlatıyordu.

Uluslararası arenada böylesine net bir dil kullanmak -hele ki bugünün dünyasında- oldukça riskli. Ama Şerif, bu riski almanın zamanının geldiğine inanıyor gibiydi. Belki de susmanın risklerinden daha büyük olduğunu düşünüyordu.

Sonuç olarak... Pakistan'dan yükselen bu ses, Ortadoğu'nun kanayan yarasına parmak basmayı sürdürüyor. Şahbaz Şerif'in sözleri, diplomasinin bazen insanlığın gerisinde kaldığını hatırlatırcasına, çok daha eski ve temel bir değere işaret ediyor: Adalet.