İsrail'in son hamlesi, zaten gergin olan bölge diplomasisini tam anlamıyla bir mayın tarlasına çevirdi. Planlama komitesinin onay verdiği o meşum karar, Batı Şeria'nın işgal altındaki topraklarında tam 5.342 yeni yerleşim biriminin inşasının önünü açtı. Bu rakamlar sadece bir istatistik değil, bölgedeki her bir taşın, her bir ağacın tanıklık edeceği yeni bir çatışma döneminin habercisi aslında.
Ve tabii ki, bu karar uluslararası arenada adeta bir fırtına koparmayı başardı. İsrail'in kendi yasalarını işgal altındaki topraklarda uygulamaya kalkması – ki buna yerleşimleri genişletme kararı da dahil – uluslararası hukukun çiğnenmesinden başka bir şey değil. Dünya bu duruma sessiz kalacak mı sanıyorsunuz? Hiç sanmıyorum.
Amerika Birleşik Devletleri'nden gelen tepki ise oldukça net ve sert. Biden yönetimi, bu tür tek taraflı adımların barış sürecine zarar verdiğini ve nihai bir çözümün önündeki en büyük engellerden biri olduğunu belirtti. Ancak İsrail hükümeti, bu uyarıları görmezden gelmekte kararlı gibi görünüyor. Peki ya sonrası? Bölgedeki gerilim daha da tırmanacak gibi duruyor.
İsrail'in bu agresif yerleşim politikası, sadece bugünü değil, yarını da derinden etkileyecek. Filistinliler için adeta bir kabusa dönüşen bu durum, onların topraklarının sistematik bir şekilde elinden alınması anlamına geliyor. Ve maalesef, uluslararası toplumun bu konuda etkili bir çözüm üretememesi, durumu daha da içinden çıkılmaz hale getiriyor.
Sonuç olarak, İsrail'in bu son yerleşim hamlesi, bölgedeki kırılgan dengeleri altüst etmeye yetecek güce sahip. Barış umutları bir kez daha yerle bir olurken, Ortadoğu'da yeni bir kaos döneminin kapılarını aralıyor. Dünya bu gelişmeleri izlemekle yetinecek mi, yoksa somut adımlar atılacak mı? Cevabını hep birlikte göreceğiz.
