
Bazen bir duvar, sadece taş ve betondan ibaret değildir. Adeta bir hayal kırıklığı abidesi gibi yükselir, umutları daha en başında toprağa gömer. İsrail'in Filistin topraklarında inşa ettiği o meşhur -ya da meşum- ayrım duvarı da tam olarak bu.
Aslında işin trajikomik yanı şu: Bu duvar 'güvenlik' naralarıyla yükseldi ama beraberinde getirdiği şey, belki de en az güvenlik tehdidi kadar büyük bir insani kriz oldu. Köyleri birbirinden ayırdı, tarlaları ikiye böldü, insanları işlerinden, okullarından, hastanelerinden etti. Siz hiç, bir duvar yüzünden ambulansın hastaneye geç ulaştığını düşündünüz mü? Ya da çocukların okul yolunun aniden bir labirente dönüştüğünü?
Uluslararası Hukuk Ne Diyor?
Peki ya hukuk? Uluslararası Adalet Divanı, 2004'te verdiği o tarihi kararda son derece net konuşmuştu aslında. Duvarın inşası uluslararası hukuku ihlal ediyordu ve -dikkat- yıkılmalıydı. Ama kim dinler? Bugün o duvar hâlâ orada, dimdik ayakta, adeta hukukun gücüsüzlüğüne meydan okuyarak.
İşin daha da vahimi, duvarın rotası genellikle 1967 sınırlarının ötesine, Filistin topraklarının içlerine doğru uzatılıyor. Bu, açıkça toprak ilhakı anlamına gelmiyor mu sizce de? Yani güvenlik mi dediniz, yoksa stratejik bir gasp mı?
İnsani Boyut: Sayılara Sığmayan Acılar
Rakamlar soğuktur, insanın içine işlemez. Ama bir düşünün: Binlerce dönüm tarım arazisi duvarın 'öteki' tarafında kalmış. Çiftçiler tarlalarına ulaşmak için saatlerce süren, hummalı bir bürokratik mücadeleye mahkum edilmiş. Bu, sadece bir ekonomik kayıp değil; bir yaşam tarzının, bir kültürün sistematik olarak eritilmesi.
Ve tabii ki özgürlük... Duvar, Filistinliler için hareket özgürlüğünü neredeyse bir hayal haline getirdi. Check-point'ler, izinler, kapılar... İnsanın kendi vatanında bir esir gibi yaşaması nasıl bir duygudur acaba?
Barış Umutlarına Etkisi
Barıştan söz etmek, böyle bir ortamda neredeyse ironik kaçıyor. Nasıl kaçmasın? Bir tarafta 'iki devletli çözüm' masalları anlatılırken, diğer tarafta fiili olarak tek devletli bir realite inşa ediliyor. Bu duvar, sadece coğrafyayı değil, zihinleri de bölüyor. Güveni, işbirliği ihtimalini, en küçük bir uzlaşma umudunu daha en başında yok ediyor.
Belki de en acı olan, dünyanın bu manzaraya seyirci kalması. Sessizlik, bir onay mekanizmasına dönüşmüş durumda. Uluslararası toplumun çabaları -eğer varsa- etkisiz kalıyor, siyasi irade ise son derece zayıf.
Sonuç olarak, bu duvar sadece bir inşaat projesi değil. O, bir simge. Bir yandan çatışmanın kalıcılığını, diğer yandan barışa duyulan inancın nasıl taş taş örüldüğünü anlatıyor. Ve maalesef, görünüşe göre orada uzun süre daha kalacak. Ta ki, gerçek bir barış iradesi ortaya çıkana kadar. O gün ise, kim bilir ne zaman gelecek?