İsrail'in 700 Günlük Kanlı Hikayesi: Gazze'de Trajedi Bitmiyor!
İsrail'in 700 Günlük Gazze Saldırısı: Kan Durmak Bilmiyor

Tam yedi yüz gün oldu. Yedi yüz uzun, kanlı, gözyaşı dolu gün. İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırıları hâlâ devam ediyor ve uluslararası toplumun bu trajedi karşısındaki sessizliği ise gerçekten içler acısı.

Düşünsenize: 700 gündür süren bir çatışma. Bu, neredeyse iki yıldan fazla bir zaman demek. İnsanların hayatlarının altüst olduğu, çocukların oyun oynamayı unuttuğu, annelerin her sabah 'acaba bugün hayatta kalabilecek miyiz' diye uyandığı 700 gün.

Rakamlar Değil, Hayatlar

Resmi kayıtlara göre -ki gerçek sayının çok daha fazla olduğundan şüphe yok- 37 bini aşkın Filistinli hayatını kaybetti. Bunların neredeyse yarısı, daha hayatın baharında olan çocuklar ve kadınlar. 85 bini aşkın insan ise yaralı. Yaralı... Basit bir kelime gibi görünüyor değil mi? Ama her biri hayatları sonsuza kadar değişen, bedensel ve ruhsal yaralarıyla baş etmeye çalışan insanlar.

Birleşmiş Milletler'in son verileri ise durumun vahametini gözler önüne seriyor: Gazze'deki nüfusun yüzde 80'i yerinden edilmiş durumda. Yani her 10 kişiden 8'i evsiz. Üstelik bu insanlar temel insani ihtiyaçlardan bile yoksunlar. Temiz su, gıda, ilaç... En basit ihtiyaçlar bile lüks oldu.

Uluslararası Toplum: Seyirci mi Ortak mı?

Aslında en rahatsız edici olan belki de bu: Uluslararası toplumun bu yaşananlara tepkisi -ya da tepkisizliği. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi'nin İsrail'i hedef alan kararına bakın mesela. 28 'evet' oyuna karşılık, 6 'hayır' oyu çıktı. 13 ülke ise çekimser kalmayı tercih etti. Çekimser kalmak... Böyle bir insanlık dramı karşısında çekimser kalmak nasıl bir şeydir acaba?

Batılı ülkelerin çoğunun İsrail'e koşulsuz destek vermesi ise işin diğer bir vahim boyutu. Amerika Birleşik Devletleri, Almanya ve birkaç diğer ülke, İsrail'in 'kendini savunma hakkını' desteklemeye devam ediyor. Peki, kendini savunma ile sivilleri hedef almak arasındaki ince çizgi tam olarak nerede kayboluyor?

Gazze: Açık Hava Hapishanesi

Gazze zaten yıllardır dünyanın en büyük açık hava hapishanesi olarak anılıyordu. İsrail'in ablukası altında yaşayan 2 milyondan fazla insan, temel ihtiyaç maddelerine bile ulaşmakta zorlanıyordu. Şimdi ise durum çok daha kötü. Altyapı neredeyse tamamen çökmüş durumda. Hastaneler, okullar, evler... Hepsi yerle bir olmuş.

BM raporlarına göre Gazze'deki konutların yüzde 60'tan fazlası hasar görmüş ya da tamamen yıkılmış durumda. Temiz suya erişim neredeyse yok denecek kadar az. Salgın hastalıklar kapıda. Kısacası, insani bir kriz ile karşı karşıyayız.

Peki ya çocuklar? UNICEF'in verilerine göre Gazze'deki çocukların tamamı -evet yanlış duymadınız, tamamı- travma sonrası stres bozukluğu belirtileri gösteriyor. Bu çocuklar oyuncaklarla değil, enkaz altında kalan ailelerini kurtarmaya çalışmakla meşguller.

Türkiye'nin Tutumu ve Dünya Kamuoyu

Türkiye, başından beri Filistin halkının yanında yer aldı. İsrail'in saldırılarını şiddetle kınadı ve uluslararası platformlarda adım atılması için çağrılar yaptı. Ancak maalesef ki tek başına yeterli olamıyor.

Dünya kamuoyunun bir kısmı ise sosyal medya sayesinde olan bitenin daha çok farkında. #FreePalestine etiketiyle milyonlarca paylaşım yapıldı, protestolar düzenlendi. Ama acaba bu sesler yeterince duyuluyor mu? Yoksa güçlü olanın hukuku mu geçerli olmaya devam edecek?

Sonuç olarak, 700 gündür devam eden bu kanlı savaş, modern dünyanın insan hakları konusundaki ikiyüzlülüğünü gözler önüne seriyor. Uluslararası hukuk, güçlü devletler söz konusu olduğunda nasıl da işlemez hale geliyor, değil mi? Gazze'de her gün yeniden yaşanan bu trajedi, hepimizin insanlığını sorgulamamıza neden oluyor.