Gökyüzünde barut kokusunun hiç eksik olmadığı o topraklarda yine kan döküldü. İsrail'in Kudüs'te düzenlediği son saldırı, vicdanları bir kez daha yaraladı. Öyle ki, bu pervasız hareket uluslararası hukuku hiçe sayan bir mahiyetteydi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ofisinden yapılan açıklama ise adeta bir şimşek gibi çaktı. "Bu barbarca saldırıyı en şiddetli şekilde lanetliyoruz" ifadeleri, Türkiye'nin tepkisinin ne denli keskin olduğunu gözler önüne seriyordu. Zira bu tür eylemler, insanlık onuruna yapılmış açık bir hakaretti.
Uluslararası Topluma Sert Çağrı
Ankara'dan yükselen ses sadece bir kınamayla sınırlı kalmadı. Dünya liderlerine adeta bir uyanış çağrısı yapıldı: "Artık bu zulme dur demenin zamanı geldi de geçiyor!"
Türkiye'nin diplomasi kanallarını yoğun şekilde hareketlendirdiği bu kritik dönemde, BM Güvenlik Konseyi'ne de acil olarak seslenildi. Uluslararası toplumun kayıtsız kalmaya devam etmesi, maalesef bölgedeki şiddet sarmalını daha da derinleştiriyor.
Bölgesel Gerilim Yeniden Alevleniyor
Ortadoğu'nun kadim şehri Kudüs, bir kez daha şiddetin gölgesinde kaldı. Sivillerin hedef alındığı bu son saldırı, aslında tüm insanlığa yapılmış bir ihanet sayılmalı. Bölgede istikrarı sağlamak için çaba gösteren Türkiye, bu haksız saldırıların durdurulması gerektiğini ısrarla vurguluyor.
Diplomatik kaynaklar, Ankara'nın bölge ülkeleriyle yaptığı temasların yoğunlaştığını belirtiyor. Acilen ateşkes çağrıları yapılırken, insani yardım koridorlarının açılması için de girişimler sürüyor.
Sonuç olarak, Türkiye'nin tutarı oldukça net: Barışa yönelik her tehdit, insanlığa yönelik bir tehdittir. Ve bu tehditlere karşı suskun kalmak, maalesef tarihin bize hiç affetmeyeceği bir günah olacaktır.
