Ortadoğu'da gerginlik yine tırmanışta. Yemen'deki Husi milisleri, adeta bir kabus senaryosunu gerçeğe dönüştürdü ve İsrail'nin Kızıldeniz kıyısındaki stratejik noktası Eilat'a füze saldırısı düzenledi. Aynı anda, bölgede devriye gezen bir Amerikan destroyeri de hedef alındı. Peki, bu saldırıların perde arkasında ne yatıyor?
İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) olayı doğruladı. Hava savunma sistemleri devreye girdi ve—şans eseri—füzelerin Eilat'a ulaşması engellendi. O anları yaşayanlar için ise, birkaç saniyelik korku dolu anlar demekti aslında.
ABD Donanması da Hedefteydi
Saldırı sadece İsrail’le sınırlı kalmadı. USS Mason adlı Amerikan destroyeri de Yemen'den fırlatılan bir başka füzenin hedefi oldu. Amerikan yetkilileri, füzenin destroyere isabet etmediğini, ancak bölgedeki gerilimin ne denli yüksek olduğunu bir kez daha gözler önüne serdiğini belirttiler. Zaten kimse için sürpriz değil; Kızıldeniz son aylarda adeta bir gerilim havuzuna dönmüş durumda.
Husi askeri sözcüsü Yahya Saree, saldırıyı üstlendi. Açıklamasında, "Filistin'deki kardeşlerimizin yanındayız" mesajını verdi. Saldırının, İsrail'in Gazze'deki operasyonlarına bir yanıt olduğunu ima etti. Yani, her şey birbirine bağlı.
Bölgesel Dengeler ve Olası Sonuçlar
Peki ya sonrası? Böyle bir hamle, bölgedeki güç dengelerini nasıl etkiler? Uzmanlar, Husilerin bu tür saldırıları sıklaştırabileceği uyarısında bulunuyor. İsrail ise—her zamanki gibi—sert yanıt verme ihtimalini masada tutuyor. ABD'nin de dahil olması, işin rengini iyice değiştiriyor.
Sonuç olarak, Ortadoğu’da barut fıçısı yeniden alev almış durumda. Bir füze, bir destroyer, ve bir kent... Hepsi bir anda birleşip, bölgenin kırılgan dengelerini altüst edebilecek bir potansiyele sahip. İnsan ister istemez düşünmeden edemiyor: Sırada ne var?
