
Gökyüzünden gelen o korkunç gürültü, her şeyin başlangıcı oldu. Yemen'in başkenti Sana, bir kez daha ateş çemberinin içine düştü. İsrail'e ait savaş uçakları, kenti adeta bir kabusun ortasına fırlattı.
Ve işte acı bilanço: En az dokuz can... Dokuz aile artık bir daha asla tamamlanamayacak. Yaralı sayısı ise tam bir muamma – hastaneler adeta insan seliyle boğuşuyor, doktorların ellerinden geleni yapmaya çalıştığını söylüyorlar ama kaynaklar yetersiz kalıyor. Kimi kaynaklar yaralı sayısının onlarca olduğunu fısıldıyor kulağımıza.
Bölge Alev Alev!
Saldırının hedef aldığı noktalar arasında –söylenenlere göre– askeri bir birliğin yanı sıra sivil yerleşim alanları da varmış. Zaten bu da işin en can yakıcı tarafı değil mi? Siviller, her zamanki gibi, bu ölüm makinesinin en savunmasız kurbanları haline geliyor.
Ortadoğu denen bu ateş çemberinde barut kokusu bir türlü dinmek bilmiyor. Yemen, yıllardır süren iç savaşın yaralarını sarmaya çalışırken, bir de böyle dış müdahalelerle sarsılıyor. Durum gerçekten içler acısı.
Peki, bu saldırının arka planında ne yatıyor? İsrail yetkilileri şimdilik klasik 'güvenlik tehdidi' açıklamasının arkasına sığınmış durumda. Ama bölgedeki gerginliğin daha da artacağından neredeyse emin gibiler. Kim bilir, belki de daha büyük bir şeylerin habercisidir bu saldırı.
Yemen halkı ise –her zamanki gibi– bu son olayla birlikte yeniden bir belirsizlik bulutunun içine düştü. Hayat, zaten çok zor olan koşullarda, bir de bu tür saldırılarla iyice çekilmez hale geliyor. İnsan, 'Daha ne kadar?' diye sormaktan kendini alamıyor.