
Ankara'da bugünkü kabine toplantısının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, İsrail'in son dönemdeki tutumuna ilişkin oldukça sert ifadeler kullandı. Ortadoğu'da kanın durmak bilmediği şu günlerde, Türkiye'nin sesi bir kez daha yankılandı.
Yılmaz, "İsrail'in son hareketleri ne insani ne de ahlaki açıdan kabul edilebilir" derken, gözlerindeki endişeyi gizleyemedi. Aslında hepimiz biliyoruz ki bu durum sadece bölgesel bir sorun olmaktan çoktan çıktı, küresel vicdanı yaralayan bir insanlık krizine dönüştü.
Uluslararası Topluma Çağrı
Yılmaz'ın üzerinde özellikle durduğu konu, insani yardımların engellenmesi oldu. "İnsani yardım malzemelerinin bölgeye ulaşmasının önündeki engeller derhal kaldırılmalı" diyen Yılmaz, uluslararası toplumu harekete geçmeye davet etti. Tam da bu noktada, Birleşmiş Milletler'in rolünün ne kadar kritik olduğunu bir kez daha anlıyoruz.
Peki ya sonra? Yılmaz'ın dediği gibi, sadece tepki göstermek yetmiyor. Kalıcı barış için somut adımlar şart. Türkiye'nin bu konudaki kararlı duruşu, bölge halkları için umut ışığı olmaya devam ediyor.
Diplomasinin Zorlu Sınavı
Ortadoğu diplomasisi her zaman zorludur ama şu günlerdeki kadar karmaşık bir dönem nadir görülmüştür. Yılmaz'ın açıklamaları, Türkiye'nin bölgedeki aktif ve sorumlu duruşunu bir kez daha gözler önüne serdi. Belki de en dikkat çekici nokta, insani değerlerin siyasi çıkarların önüne konulması gerektiği vurgusuydu.
Sonuç olarak, Ankara'dan yükselen bu sesin uluslararası arenada ne kadar yankı bulacağını zaman gösterecek. Ancak bir gerçek var ki, insanlığın ortak vicdanı artık daha fazla kan görmek istemiyor.