
Avrupa Birliği, Rusya'ya adeta rest çekti. Öyle ki, diplomatik nezaketin sınırlarını zorlayan bir üslupla... AB Dış İlişkiler Servisi'nin tepesindeki isim Josep Borrell, bugünlerde hiç de yabancısı olmadığımız o keskin ve tavizsiz dilini bir kez daha konuşturdu.
Borrell'in mesajı, net ve iki anlama gelmeyecek kadar açıktı: «Rusya, derhal Ukrayna'daki askerlerini çekmeli ve Kiev yönetimiyle masaya oturmalı.» Bu, sadece bir öneri değil, neredeyse bir ültimatomdu.
Diplomasinin Sert Dili
Brüksel'de düzenlenen o basın toplantısı—her zamankinden daha gergindi. Borrell, mikrofonların karşısına geçtiğinde, yüzündeki ifadeden ciddiyeti okumak mümkündü. Kelimeleri özenle seçiyor, her cümlesinin arkasında duruyordu. «Bu artık son derece ciddi bir kriz noktasına ulaştı,» diye ekledi, ses tonundaki endişe ve kararlılık hissediliyordu. Rusya'nın saldırgan tutumunun, sadece Ukrayna için değil, tüm Avrupa ve hatta küresel düzen için ciddi bir tehdit oluşturduğunu vurguladı.
Peki ya AB'nin bir sonraki hamlesi ne olacak? Borrell, baskıyı artırmaktan bahsetti. Yeni yaptırımlar, daha fazla diplomatik izolasyon... Moskova'nın bu baskılara ne kadar dayanabileceği ise herkesin kafasındaki büyük soru işareti.
Masa Tercihi Mi, Zorunluluk Mu?
Aslında AB'nin bu çağrısı tamamen yeni sayılmazdı. Fakat bu seferki, sanki daha acil, daha ivedi bir ton taşıyor. Rusya'nın, askeri operasyonları durdurması ve diplomatik kanallara dönmesi gerektiği ısrarla belirtiliyor. Ukrayna tarafının ise görüşmelere hazır olduğu biliniyor—tabii toprak bütünlüğü ve egemenlik garanti altına alınırsa.
Uluslararası toplumun gözü kulağı şimdi Moskova'da. Kremlin'den gelecek yanıt—sadece bölgenin değil, belki de dünyanın kaderini yeniden şekillendirecek. Barış mı, yoksa daha derin bir kaos mu? Cevap bekliyoruz.