Gece yarısını henüz geçmişti ki Kiev semalarında duyulan o tanıdık - ve artık ne yazık ki iç burkucu - ses: hava saldırısı sireni. Ardından gelen patlamalar, Rusya'nın başkenti yine hedef aldığının acı habercisiydi.
İnsanlar sığınaklara koşuştururken, gökyüzü alev alev yanıyordu adeta. Ve sabahın ilk ışıklarıyla birlikte ortaya çıkan manzara, yürek burkan cinstendi.
Resmi açıklamalar soğuk rakamlardan ibaret: 3 canımızı kaybettik, 29 yurttaşımız yaralandı. Ama rakamların anlatamadığı o kadar çok şey var ki... Mesela patlamaların yarattığı şok dalgasının camları nasıl paramparça ettiği, ya da sığınaklarda titreyerek sabahı bekleyen çocukların gözlerindeki korku.
Yangınlar ve Yıkım
Saldırıların hedef aldığı - ki Rusya'nın 'askeri hedefler' iddiası tamamen palavra - sivil yerleşim alanlarında çıkan yangınlar itfaiye ekipleri tarafından kontrol altına alındı. Ama yangınlar söndü, geriye kalan acı sönmedi.
Olay yerine ilk ulaşan gazetecilerin aktardıkları içler acısı: parçalanmış binalar, sokaklara saçılmış cam kırıkları, ve insanların yüzlerindeki o ifade - artık alışmak denen şeyin ne kadar acımasız olduğunu gösteren bir ifade.
Uluslararası Tepkiler
Batılı liderlerden gelen kınama açıklamaları peş peşe sıralandı tabii. Ama Kiev'de yaşanan gerçek şu: insanlar her gece yatağa yattığında, sabaha kadar deliksiz uyuyabileceklerinden emin olamıyorlar. Bu, modern Avrupa'nın göbeğinde yaşanan inanılmaz bir trajedi aslında.
Rusya savunma bakanlığı her zamanki gibi 'bütün hedefler askeri nitelikteydi' açıklamasını yaptı. Peki ya ölen siviller? Onlar sadece 'yanlışlıkla vurulan masumlar' mı?
Ukrayna acıyla yoğrulmaya devam ederken, dünya izlemekle yetiniyor. Ve Kiev'de hayat - tüm bu zorluklara rağmen - inatla devam ediyor. İnsanlar işe gidiyor, çocuklar okula dönüyor, marketler açılıyor. Belki de en büyük direniş bu: normal hayatı sürdürebilmek.