
Vladimir Putin—Rusya'nın en tepedeki ismi—durup dururken konuşmaz. Her cümlesi, her kelimesi ölçülüp biçilerek seçilir. Bu seferki mesajıysa, Ankara için adeta bir güven mektubu niteliğinde.
“Türkiye, bizim için öyle bir ortak ki...” diye başlıyor ve devam ediyor, “...güvenilirliğini defalarca kanıtlamış, sınavlardan geçmiş bir ülke.” Bu ifadeler, uluslararası diplomasinin soğuk sularında nadir rastlanan bir sıcaklık taşıyor. Samimi, hem de oldukça.
İlişkiler Artık 'Stratejik' Seviyede
İki ülke arasındaki bağların son yıllarda nasıl bir evrim geçirdiğini görmemek için kör olmak lazım. Ticaret, enerji, turizm, savunma sanayi... Hangi alana el atsanız, derin bir iş birliği iziyle karşılaşıyorsunuz. Putin'in vurguladığı gibi, bu artık sıradan bir ortaklık değil; stratejik bir müttefiklik düzeyine sıçramış durumda.
Peki neden? Belki de her krizde—siyasi, askeri, ekonomik—birbirlerine olan bağlılıklarını tekrar tekrar göstermelerinden. Kimi ülkeler fırtınalı dalgalarda savrulup giderken, onlar gemiyi birlikte yüzdürmeyi başardılar.
Enerji Denkleminde Türkiye'nin Yükselen Değeri
Doğalgaz... Bu kelime, iki ülke diplomasisinin bel kemiği adeta. Rusya'nın Avrupa'ya enerji akışında Türkiye'nin bir 'enerji üssü'ne dönüşme potansiyelinden bahsediliyor uzun süredir. Putin, bu projelerde Türkiye'yi merkeze almanın arkasındaki mantığı şöyle özetliyor: “İspatlanmış güvenilirlik.”
Yani, Moskova için Ankara sadece bir geçiş koridoru değil; aynı zamanda uzun vadeli hesapların yapılabileceği sağlam bir zemin.
Ve tabii, Akkuyu Nükleer Santrali... Bu devasa proje, sadece megavatların değil, aynı zamanda karşılıklı güvenin de sembolü. İnşaat tüm hızıyla sürerken, iki ülkenin mühendisleri ve işçileri—kelimenin tam anlamıyla—beraber çalışıyor.
Son dönemde yaşanan küresel gerilimler—ne kadar sert olursa olsun—bu iş birliği ruhunu zedeleyemedi. Aksine, daha da güçlendirdi diyebiliriz. Taraflar, birbirlerinin hassasiyetlerine saygı göstermeyi—zoru başararak—becerdiler.
Putin'in son mesajı, bu nedenle boş bir nezaket sözü değil. Aksine, somut bir gerçekliğin teyidi. Türkiye, Batı ile Doğu arasında sıkışıp kalmış bir ülke değil; kendi yolunu çizmiş, bu yolda Rusya gibi dev bir oyuncunun saygısını kazanmış bir aktör.
Ve görünen o ki, bu ortaklık—şimdilik—rayından çıkacak gibi durmuyor.