Donald Trump yine sahne aldı ve her zamanki gibi diplomasi dünyasını salladı. Eski Başkan, oldukça net konuştu: Rusya ile masaya oturulacak ama anlaşma olmazsa, ekonomik yaptırımlar devreye girecek.
Bu aslında yeni bir tehdit değil. Trump'ın daha önce de dile getirdiği, hatta adeta bir mantra haline getirdiği bir strateji. Ama şimdi, sanki üzerine basa basa yeniden hatırlatıyor. Neden mi? Belki de rakibi Joe Biden'ın Ukrayna politikasına bir gönderme, belki de kendi gelecek planlarının bir işareti.
Müzakereler ve Sert Çıkışlar
Trump'ın söylemleri her zaman olduğu gibi iki ucu keskin bir bıçak. Bir yanda 'masaya oturalım, konuşalım' diyen barışçıl bir ton, diğer yanda 'ama dediğim olmazsa fena yaparım' diyen sert bir uyarı. Bu, onun imza attığı bir diplomatik stil aslında. Kimileri buna 'güçlü adam diplomasisi' derken, kimileri de öngörülemezlik olarak yorumluyor.
Peki, Moskova bu açıklamalara nasıl bakıyor? Rusya'nın Trump'a dair her zaman bir sempatisi olduğu söylenir. Fakat bu tür açık tehditler, Kremlin'de nasıl bir yankı bulur, orası meçhul. Sonuçta Rus ekonomisi, batılı yaptırımlara oldukça aşina.
Beyaz Saray'daki Eski ve Yeni Stil
Trump'ın bu çıkışı, mevcut Biden yönetiminin Rusya'ya karşı izlediği yoldan oldukça farklı. Biden daha çok koalisyonlar kurup, müttefiklerle birlikte hareket etme yanlısı. Trump ise tek başına, dobra dobra konuşmayı seviyor. İki taraf arasındaki bu fark, uluslararası ilişkileri nasıl etkiler? Cevabı önümüzdeki aylarda göreceğiz.
Şunu da unutmamak lazım: Trump şu an resmen başkan adayı. Her söylediği söz, seçmenleri ve dünya liderleri tarafından dikkatle analiz ediliyor. Rusya kartını oynaması, iç politikada da yankı bulacak bir hamle. Amerikan halkı, dış politikada sertlikten yana mı, yoksa diplomasiden mi? Kasım ayında hep birlikte göreceğiz.
Kısacası, uluslararası ilişkilerde gerilim tavan yapmış durumda. Trump'ın bu açıklaması, bu gerilimi daha da artıracak mı, yoksa bir pazarlık stratejisi mi? Son perde henüz kapanmadı.
