
Tam yedi yıl oldu. Yedi yıldır her gün, aynı saatte, aynı yerde, aynı umutla buluşuyorlar. Diyarbakır'ın kalbinde, o küçük parkta, evlatlarının hasretiyle yanıp tutuşan yürekler… Kimi zaman gözyaşlarına boğuluyorlar, kimi zaman öfkeyle sıkılıyor yumrukları. Ama asla pes etmiyorlar.
Terör örgütü PKK tarafından kaçırılan, dağlara götürülen çocuklarına kavuşma hayaliyle yanıp tutuşan bu cesur anneler, 2019'dan beri kesintisiz bir mücadele veriyor. Hani derler ya, 'ana yüreği dayanıklıdır' diye. İşte onlar, tam da bunun canlı kanıtı. Soğuk kış günlerinde titreyerek, kavurucu yaz sıcağında ter içinde kalarak… Hiçbir şey onları buradan ayıramadı.
Bir Umut Hikayesi: 'Evlat Nöbeti' Bitmeyen Bir Bekleyiş
Hacire Akar, belki de en tanınan isimlerinden biri. Oğlunu geri alabilmişti, evet. Ama bu zafer, diğer anneler için daha da büyük bir umut oldu. 'O oldu, bizimki de olacak' dedirten o inanç, işte o gün bugün hâlâ taze. Her biri, kendi evladının da bir gün o yoldan döneceğine, kendisine sarılacağına dair sarsılmaz bir inanç taşıyor içinde.
Ve onlar sadece bekleyip oturmuyorlar. Hayır. Seslerini duyurmak için her yolu deniyorlar. Yetkililere sesleniyorlar, basının karşısına geçip hikayelerini anlatıyorlar, toplumu bu konuda bilinçlendirmeye çalışıyorlar. 'Terörün çocuklarımızı, ailelerimizi paramparça etmesine izin vermeyin' diye haykırıyorlar. Bu, sadece bir oturma eylemi değil; aynı zamanda bir insanlık dersi.
7 Yıl Sonra Bile Değişmeyen Tek Şey: Kararlılık
Zaman geçiyor, aylar birikip yıllara dönüşüyor. Ama onların azmi, ilk günkü kadar taze ve güçlü. 'Terörsüz, huzur dolu bir Türkiye' hayali, her sabah onları yataklarından kaldıran en büyük motivasyon. Oğlunu veya kızını kaybetmenin verdiği tarifsiz acıyı, kelimelere dökmek mümkün değil. Ama onlar, bu acıyı umuda dönüştürmeyi başarmış bir grup kadın.
Diyarbakır Anneleri, artık sadece bir protesto grubu değil; bir sembol. Vazgeçmemenin, pes etmemenin, sevginin ve annelik içgüdüsünün en saf hali. Türkiye'nin dört bir yanındaki insanlar onların bu mücadelesini takdirle karşılıyor, destek olmaya çalışıyor. Çünkü herkes biliyor ki, onların kaybettiği her evlat, hepimizin kaybı.
Peki, bu nöbet ne zaman bitecek? İşte onların cevabı net: 'Evlatlarımıza kavuştuğumuz gün.' O gün gelene kadar da oturmaya, beklemeye, umut etmeye ve mücadeleye devam edecekler. Çünkü onlar için başka bir seçenek yok. Annelik, işte bu demek.