O kâğıt parçası sadece bir mektup değildi aslında. Sakarya'da bir anne-babanın yüreğine dokunan, belki de yıllar sonra bile hatırlayacakları o sıcak temas… Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kaleme aldığı 'Terörsüz Türkiye' mesajı, artık sadece bir politika metni olmaktan çıkıp somut bir insanlık hikâyesine dönüştü.
Şehit yakınlarının evinde yaşanan o anlar – kim bilir kaç kişinin yüreğini titretti – aslında Türkiye'nin terörle mücadelesindeki kararlılığının da bir göstergesi. Mektubun sayfaları arasında kaybolup giden kelimeler, belki de en çok da bu toprakların gerçek sahiplerine umut oldu.
Bir Mektup, Bin Anlam
Devlet başkanının el yazısıyla karşılanmak – hele ki böyle hassas bir konuda – sanırım her aile için tarifsiz bir duygu. Sakarya'da yaşayan şehit yakınları, sadece bir liderin mesajını almadı; aynı zamanda bu milletin onların acısını nasıl içselleştirdiğine de tanık oldu.
Mektupta vurgulanan 'terörsüz Türkiye' vizyonu, aslında hepimizin ortak hayali değil mi? Öyle ki, bu uğurda canlarını feda edenlerin hatırası, ancak böyle anlamlı jestlerle kalıcı hale geliyor.
Yüreklerdeki Yara ve Umut
Terörün yarattığı o derin yaralar – kimine göre fiziki, kimine göre manevi – ancak böyle samani yaklaşımlarla sarılabiliyor. Cumhurbaşkanı'nın bu kişisel dokunuşu, belki de resmi protokollerin ötesine geçen nadir anlardan biri.
Şehit ailesinin evinde yaşananlar, aslında tüm Türkiye'nin hikâyesi. Terörle mücadelede kaybettiklerimiz, kazanacaklarımızın garantisi belki de. Ve bu mektup, o garantinin somut bir temsili gibi duruyor.
Sonuçta – devlet ile millet arasındaki o görünmez bağ – işte böyle anlarda güçleniyor. Sakarya'daki o aile, sadece bir mektup almadı; Türkiye'nin terörle mücadelede kenetlenmiş ruhunu hissetti.
