
Dünya, Gazze'de yaşanan insanlık dramına tanıklık ediyor. Sokaklar açlıktan kıvranan çocuklarla dolu, market rafları bomboş. Birleşmiş Milletler verilerine göre, nüfusun %80'i gıda yardımına muhtaç durumda. Peki, bu durumda açılan yardım merkezleri gerçekten bir çözüm mü, yoksa siyasi bir tuzak mı?
Çaresizliğin Pençesinde Bir Halk
Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte, yardım kuyruklarında saatlerce bekleyen insanlar... Kimi bebeğini kucağında tutuyor, kimi yaşlı annesinin elinden tutmuş. 'Bir dilim ekmek için burada ölmeyi göze alıyoruz' diyen 32 yaşındaki Ahmed'in gözlerindeki çaresizlik, her şeyi anlatıyor aslında.
BM yetkilileri durumu 'yüzyılın en büyük insani krizi' olarak tanımlarken, uluslararası toplumun sessizliği ise tepki çekiyor. Acaba bu sessizlik kasıtlı mı? Yoksa dünya gerçekten kör ve sağır mı oldu?
Yardım mı, Tuzak mı?
Son dönemde açılan yardım merkezleri ise kafalarda soru işaretleri oluşturuyor. Bazılarına göre bu merkezler gerçekten ihtiyaç sahiplerine ulaşırken, diğerleri 'ölüm tuzağı' olduğunu iddia ediyor. Neden mi? Çünkü bazı merkezlere gidenler bir daha geri dönmüyor.
- Geçen hafta 3 aile fertle birlikte kayboldu
- Yardım dağıtım noktalarında silahlı grupların varlığı iddiaları
- Uluslararası kuruluşların raporlarında tutarsızlıklar
Durum o kadar vahim ki, artık 'açlıktan ölmek' ile 'yardım için ölmek' arasında bir seçim yapmak zorunda kalıyor insanlar. İnsanlık adına yüzümüzü kızartan bir tablo bu.
Dünya Seyrediyor
Sosyal medyada #GazzeAçlıyor etiketiyle yayılan görüntüler, vicdanları sızlatıyor. Ancak bu sızı ne yazık ki somut adımlara dönüşmüyor. Batılı ülkelerin çifte standartları ise iyice su yüzüne çıkmış durumda.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin 'acil eylem çağrısı' bile yeterli olmuyor. Sanki dünya, Gazze'de yaşananları normalleştirmiş gibi. Oysa her geçen gün daha fazla çocuk, daha fazla masum hayatını kaybediyor.
Peki ya Türkiye? Bölgedeki insani yardım çalışmalarına öncülük eden ülkemiz, bu krizde de elinden geleni yapıyor. Ancak tek başına yeterli olabilir mi? Uluslararası toplumun bu insanlık dramına kayıtsız kalmaya hakkı var mı?