Sabahın ilk ışıkları Gazze'ye her zamankinden farklı bir umutla vurdu. Sanki uzun süredir kayıp bir dost gibiydi huzur - beklenmedik bir şekilde, neredeyse utangaç adımlarla gelmişti.
Gece boyunca gökyüzü olağanüstü bir sessizliğe bürünmüştü. İnsanların kulakları artık alıştıkları patlama seslerini değil, sadece rüzgarın uğultusunu ve uzaktan gelen kuş seslerini duyuyordu. Bu sessizlik o kadar yabancıydı ki, ilk başta neredeyse ürkütücü geldi birçoklarına.
Bombasız Geçen İlk Gece
"Neredeyse unutmuşuz nasıl oluyormuş" diye fısıldadı yaşlı bir baba, penceresinden dışarı bakarken. Evet, gerçekten de öyleydi - normal bir gece uykusunun nasıl bir şey olduğunu neredeyse tamamen unutmuşlardı. Çocuklar için bile yeni bir deneyimdi bu; hayatlarının büyük bölümü siren sesleri ve koşuşturmakla geçmişti çünkü.
İsrail ordusunun birliklerini geri çekmeye başlamasıyla birlikte, o meşhur gerilim de hafiflemeye başladı. Caddelerde askeri araçların yerini yavaş yavaş sivil araçlar alıyor, insanlar evlerinden çıkıp komşularıyla kucaklaşmaya cesaret edebiliyordu. Kimi sevinç gözyaşları döküyor, kimi ise hala inanamıyordu bu sükunete.
Yardım Konvoyları Yola Çıktı
Mısır sınırından gelen insani yardım konvoyları, adeta bir umut nehri gibi akmaya başladı Gazze'nin sokaklarına. Gıda, ilaç, temiz su - hayatta kalmanın en temel ihtiyaçları, artık biraz daha ulaşılabilir görünüyordu. Tabii yine de yetersizdi, evet, ama en azından bir başlangıçtı.
Bölge sakinlerinin yüzlerindeki o buruk gülümseme görülmeye değerdi doğrusu. Bir yandan kaybettikleri için yas tutarken, diğer yandan hayatta kaldıkları için minnettarlık duyuyorlardı. İnsan ruhunun bu inanılmaz direnci, işte tam da buydu.
Uluslararası toplumun arabuluculuğunda varılan bu ateşkes anlaşması - kim bilir belki de kalıcı bir barışın ilk adımı olabilirdi. Herkes aynı şeyi düşünüyordu aslında: "Keşke bu sefer gerçek olsa."
Gazze'nin bu yeni sabahı, sadece güneşin doğuşundan ibaret değildi. Bir halkın yeniden doğuşunun da habercisi olabilirdi belki. Zaman gösterecekti.