
Güneş henüz Gazze'nin üzerine doğmamıştı ki, gökyüzü ölüm sesleriyle yırtıldı. İsrail ordusunun 'hedef' dediği yerler aslında evler, sokaklar, insanlardı. Ve bu kanlı sabahın bilançosu ağır oldu: 33 can.
Bombaların düştüğü anı yaşayanlar, o anı tarif etmekte zorlanıyor. "Gök yarıldı sanki," diyor bir tanık, sesi hâlâ titreyerek. "Sonra sessizlik... ve çığlıklar. Her yerden çığlıklar."
Bilanço Ağır, Yaralar Derin
Yerel sağlık yetkilileri, sayının artabileceği uyarısını yapıyor. Zira enkaz altından ceset çıkarılmaya devam ediliyor. Yaralı sayısı ise onlarca. Hastaneler, elektrik kesintileri ve tıbbi malzeme yokluğuyla boğuşurken bir de bu yeni dalgayla nasıl başa çıkacak?
Uluslararası toplum yine sessiz. Birleşmiş Milletler'den bir kınama açıklaması geldi mi? Evet, geldi. Ama kağıt üzerinde kaldı. Filistinliler için bu sessizlik, en az bombalar kadar yaralayıcı.
Peki Ya Sonra?
Bu saldırı, neyin başlangıcı? Daha büyük bir operasyonun ilk adımı mı? Yoksa bölgedeki gerilimi tırmandıracak bir provokasyon mu? Analistler ikiye bölünmüş durumda. Kimi 'İsrail'in iç politikası' diyor, kimi 'uluslararası dengeler' diye açıklıyor. Peki ya ölenler? Onlar sadece birer istatistik mi?
Ortadoğu denen bu kanlı sahnede, en trajik olan belki de bu: İnsan hayatının bir rakama, bir habere dönüşmesi. Bugün 33. Yarın kaç olacak?
Soru çok, cevap yok. Ve Gazze, yine yasla, yine öfkeyle, yine acıyla baş başa...