
Dünyanın gözü önünde, adeta bir kabus gibi devam eden Gazze trajedisi, her geçen gün daha da derinleşiyor. Sokaklar, evler, hastaneler... Nereye bakarsanız bakın, yalnızca acı ve yıkım var. İnsanlar, hayatta kalma mücadelesi verirken, uluslararası toplumun sessizliği ise dikkat çekici.
Son günlerde yaşananlar, bölgedeki durumun ne denli vahim olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Çocuklar, kadınlar, yaşlılar... Kimse bu çatışmaların pençesinden kurtulamıyor. Evlerin yıkıntıları altında kalan hayat hikayeleri, geride kalanlar için derin yaralar bırakıyor.
İnsani Durum: Korkunç Gerçekler
Gazze'deki insani durum, kelimenin tam anlamıyla içler acısı. Temiz suya erişim neredeyse imkansız, gıda stokları tükenmek üzere ve hastaneler aşırı yoğunluk nedeniyle çökme noktasında. Doktorlar, yetersiz ekipmanla mucizeler yaratmaya çalışıyor ama ne yazık ki her hastaya yetişemiyorlar.
Bir sağlık çalışanının dediği gibi: "Burada her gün ölümle dans ediyoruz. Yorgunuz, bitkiniz ama durmak yok." Gerçekten de durum böyle. İnsanlar, en temel ihtiyaçlarını bile karşılayamaz halde.
Uluslararası Tepkiler ve Diplomatik Çıkmaz
Diplomatik kanallarda yaşanan gelişmeler ise pek iç açıcı değil. Bir yandan ateşkes çağrıları yapılırken, diğer yandan çatışmaların şiddeti artarak devam ediyor. BM yetkilileri "acil insani müdahale" çağrısında bulunsa da, bu çağrılar ne yazık ki yeterli karşılığı bulamıyor.
Bölgedeki bazı gözlemcilere göre, bu krizin çözümü için daha fazla zaman kaybedilmemeli. Ancak işin acı tarafı, her geçen dakikanın daha fazla can kaybı anlamına gelmesi. Peki bu kısır döngü ne zaman son bulacak? Kimse net bir cevap veremiyor.
Gazze'de yaşananlar, aslında hepimizin ortak insanlığını sorgulamamıza neden oluyor. Belki de en zor soru şu: Bütün bunlar olurken biz ne yapıyoruz?