Geceyi bir kabusa çeviren o sesler, Gazze'nin kuzeyindeki Müslümanların kurban bayramı arifesinde duyuldu. İsrail ordusuna ait savaş uçakları, adeta bir ölüm makinesi gibi çalışarak, çoğunluğu masum kadın ve çocuklardan oluşan onlarca insanın hayatını bir anda söndürdü. Resmi rakamlara göre 61 can… Bu, soğuk bir istatistik değil, yok edilen onlarca aile, sönen onlarca gelecek demek.
Yerel kaynakların aktardığına göre, hedef alınan bölge, insanların sığındığı bir mülteci kampıydı. Zaten yerle bir olmuş bir coğrafyada, son kalan 'güvenli' noktalardan biri. Orayı da vurdular. Ölü ve yaralı sayısının her geçen dakika arttığı bildirilirken, enkaz altından çıkarılmayı bekleyen daha niceleri olduğu düşünülüyor. Felaketin boyutları tam olarak anlaşılmış değil, bu kadar kısa sürede anlaşılması da mümkün değil zaten.
Uluslararası Tepkiler ve Sessizlik
Ortadoğu, yine kan, yine gözyaşı. Dünya ise bir kez daha seyirci kalmakla suçlanıyor. Bazı uluslararası kuruluşlar ve ülkeler, olayı 'kınadıklarını' açıkladılar. Peki ya sonra? Bu kınama açıklamaları, hayatını kaybeden çocukların ailelerine ne kadar teselli olur bilemiyorum. Bölgedeki insani durumun her geçen gün daha da içler acısı bir hale geldiği aşikar. Tıbbi malzeme eksikliği, yetersiz altyapı ve elektrik kesintileri, yaralılar için yapılan mücadeleyi neredeyse imkansız hale getiriyor.
Bu saldırı, sadece bir istatistikten ibaret değil. Barış sürecinin ne kadar kırılgan olduğunu ve sivil halkın her zaman bu çatışmaların en büyük bedelini ödediğini acı bir şekilde hatırlattı. İnsan hakları örgütleri, tarafsız bir soruşturma çağrısında bulunurken, taraflar ise birbirlerini provoke etmekle suçluyor. Bu kısır döngü ne zaman sona erecek? Cevabı maalesef hiçbirimiz bilmiyoruz.
Sonuç olarak, Gazze'de yaşanan bu son trajedi, uluslararası toplumun acil ve etkili bir şekilde harekete geçmesi gerektiğini bir kez daha gösterdi. Daha fazla sivil hayatının kaybedilmemesi için… İnsanlık adına.
