Sabahın erken saatleri, İsrail'i bir korku tünelinin içine fırlattı adeta. Aniden yükselen siren sesleri, gökyüzünü bir tehdit perdesi gibi kapladı. Yemen'deki Husi güçleri, 'katil İsrail'e cevabımız' diyerek misilleme saldırılarını resmen başlattı.
Ortadoğu'nun bu kanayan yarası, yine kanamaya başladı. Husi askeri temsilcisi Yahya Saree, yaptığı açıklamada İsrail'e yönelik askeri operasyonların devam edeceğini duyurdu. Peki, neydi bu operasyonun tetikleyicisi? Gazze'deki insanlık dramı ve Filistinlilere yönelik saldırılar.
İsrail ordusu ise o sabah neyle karşılaştı? Birden fazla bölgede patlak veren sirenler, insanları sığınaklara koşturdu. Ülkenin güneyindeki Eilat kenti ve çevresindeki bölgeler, alarm veren noktalar arasındaydı. İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF), "Kızıldeniz bölgesinden ateşlenen şüpheli bir hava saldırısı tespit edildi" açıklamasını yapmak zorunda kaldı.
Pencerelerden bakınca, gökyüzünde garip bir sessizlik vardı aslında. Ama o sessizlik, içinde ne fırtınalar barındırıyordu kim bilir. Husi güçleri, İsrail'in Hayfa kentine kadar uzanan bir füze saldırısı gerçekleştirdiklerini iddia etti. Ancak İsrail tarafı bu iddiaları doğrulamadı. Hatta İsrail medyası, füzelerin ülke topraklarına ulaşmadığını öne sürdü.
Bu, elbette ilk saldırı değil. Husiler, İsrail'i vurmak için daha önce de balistik füzeler ve insansız hava araçları kullanmıştı. Ama bu seferki, işin rengini biraz daha değiştirdi. Bölgedeki gerilim, adeta bir barut fıçısına dönüşmüş durumda.
Peki ya uluslararası toplum? Olan bitene nasıl bakıyor? Aslında kimse bu yangının büyümesini istemiyor. Ama diplomasi masalarında konuşulanlar, sahada yaşananlara yetişemiyor maalesef.
Sonuç olarak, Ortadoğu'da yeni bir gerilim dalgası daha başladı. Sirenler sustu belki, ama korku yerini bırakmadı insanların yüreğine. Bir sonraki saldırı ne zaman gelecek? Kimse bilmiyor. Bilinen tek şey, bu kısır döngünün bir şekilde kırılması gerektiği.
